Hadi birbirimize bir iyilik yapalım.
Unutalım tüm kaygıları bizi bir araya getirelim ve bir kez olsun birbirimizi anlayalım.
Sen rüya de,ben gerçek deyim…
Sen saçmalık de, ben aşk deyim…
Hiç sesini çıkarma ve gözlerinle sadece sessizce bak.
Masanın bir ucunda sen,diğer ucunda ben…
Ortasında ise anlatmaya yorgun düşen içimde ki duygu yüklü kadın olsun.
Evire çevire incele o duyguyu sen.
İçine sinene kadar, yüreğinde hissedene kadar, dokunmak istediğin zamana kadar göz hapsine al hislerimi.
Söz veriyorum,göz ucuyla dahi bakmayacağım sana.
İki dudak aramdan bir harf dahi sızdırmayacağım.
Elime koluma sahip çıkıp, sana kucak açmayacağım.
Sen o masada ki; adı her ne haltsa, beni senin önünde diz çöktürecek kadar güçlü her ne ise, onun adını koyana kadar sabırla bekleyeceğim.
Satırlarımı bir sitem olarak görme ama varsa bir yolu söyle bana, onu yapayım sana.
Daha nasıl anlatılmalı bu lanet olası duygu?
Söyler misin bana; beni,sana getirmesi için daha kaç cümle kurmam gerekiyor?
İkimizi bir kareye sığdırmak için, kaç hayallerimin daha ucundan sıkı sıkı tutmalıyım?
Beni bir kez olsun doğru anla umuduyla kaç kez daha yutkunmalıyım?
”Bana bir sarılma borçlusun… ”sözünü söylerken,benim için kolay mı oldu sanıyorsun?
Öylesine, sıradan, gelişi güzel…
Niye bir kadın, bir adama sarılmak ister hiç düşündün mü?
Seni yatağa davet etmenin kilit kelimesi değildi bu istek. ..
Bu istek başkaydı.
Anlatsam,nafile!
Sen yine anlamayacaksın biliyorum.
Sarılmak istiyorum sana,çünkü;
Sarılırsam eğer gözünden önce gönlün görecek sevdiğimi,
Sarılırsam eğer, kirpiklerim değecek göz kapaklarına,
Sarılırsam eğer, hüzün kokacak sol yanında.
Ve yine sarılırsam eğer sana,dilimde mühürlediğim,yazıp yazıp sildiğim tüm harfler bayram şenliği kuracak kollarına.
Sen beni anlamadığın sürece bir şarkı çalacak benim yüreğimde.
Sözleri ağır, bestesi yorgun, nakaratı yaralı, sonu gelmek bilmeyen şarkı…
Sen ister dinle ister dinleme adam.
Yüreğimin sesi seni çağırdığı her vakit, bir gurbet esintisi sallayacak ruhumu.
Ben tüm bu konuşmaları yüreğimden yaptım, dilerim duymadın…
Eeeeeeee, sen de durumlar nasıl?
İnceleyebildin mi masadaki beni?
İçine sindirebildin mi bu hissi?
Peki ya dokunacak kadar yaklaşabilecek misin adı belirsiz bana?
Nasıl kalkacağiz bu masadan merak ediyorum.
Elele mi yoksa masa da bir diğerimizi bırakarak mı?
Sen yine anlamayacaksın ama eğer ki elimden tutmayacaksan,nezaket olsun diye masadan ilk benim kalkıp gitmemi bekleme.
Sen yanımda değilken senden gidemeyen ben,nasıl olurda karşımdayken yüz üstü seni bırakıp gidecek kadar cesur olurum?
Ben bir kez daha eğerim başımı, sen kalk git gideceksen…
Olurda bir gün diyorum, hani bir gün. ..
Anlarsan beni eğer,tek tek hatırlatacağım bugünü sana,unutma!
Çekip gittiğin ve elini uzatmaktan korktuğun ellerini öyle bir tutacağım ki,bilmem hisseder misin beni o vakit.
Gelmediğinle aklımda kaldığın zaten ağır birde gidişinle işleme ruhuma adam.
Gidiyor musun yoksa,dur gitme!
Anlamadım de,yine sil baştan anlatırım bende ki seni sana…
Anlamadıklarınla,anlatamadıklarımla kabulümsün lütfen çekip gitme!
Eylül Ayça Karakuş