VEDA BUSESİ / MURAT KEFELİ

VEDA BALESİ
MURAT KEFELİ

Çift engelli yazar Murat Kefeli, “Veda Balesi” adlı 3. romanını, “Kocaları ve aileleri tarafından katledilen binlerce kadına” adamıştır. Veda Balesi’ni okurken, hikâyenin büyük bir kısmının “yaşanmış” olaylardan derlendiğini lütfen unutmayın. Kitabı bitirdikten sonra unutmamanız gereken tek şeyse, anlatılan hikâyenin binlerce kadın tarafından hâlâ yaşanıyor olmasıdır. Hatta on binlercesinin…

O bir kadındı…
Özgürlük peşinde koşarken yaşamda savrulan,
Yalnızlıkla savaşmış, mutluluğa inanmış, hatalarını kabullenmiş bir kadın.
Tutkulu bir aşk tarafından gözleri kör edilmiş,
İnandığı aşkı yaşamak uğruna kendinden vazgeçmiş biriydi…

O bir kadındı…
Kime güveneceğini bilmeyen,
Senaryosundan haberdar bile olmadığı filmin, oyuncusu olan bir kadın.
Güneydoğu’daki öğrencilerine sevgisini veren,
Hayallerini kaybetmemek için düşlerinde sevişen biriydi….

O bir kadındı…
Bedenindeki çürükleri görmemeye çalışan,
Benliğini saran kelepçelerden kurtulmak için şarkılar söyleyen bir kadın.
Ölümün kıyısında dans ederek yaşamla vedalaşan,
Geçmişini, Veda Balesi’nde hatırlayan bir kadın…

Yaşanmış hikâyeler, en gerçekçi kurgudan daha da ürkütücüdür. Veda Balesi’nde yansıtılan hikâyenin sizi ürkütecek olmasının sebebi, yaşanmış gerçekleri bilmeniz olacaktır.

“Ölüm, bir yok oluş değil yeni bir doğuştur.
Ve her yeni doğuş, lekesiz bir özgürlüğü yanında getirir…”

Sayfa Sayısı: 415
Isbn: 978-975-8915-55-2

Çift engelli yazar Murat Kefeli, “Veda Balesi” adlı 3. romanını, “Kocaları ve aileleri tarafından katledilen binlerce kadına” adamıştır. Veda Balesi’ni okurken, hikâyenin büyük bir kısmının “yaşanmış” olaylardan derlendiğini lütfen unutmayın. Kitabı bitirdikten sonra unutmamanız gereken tek şeyse, anlatılan hikâyenin binlerce kadın tarafından hâlâ yaşanıyor olmasıdır. Hatta on binlercesinin…

Veda Balesi, genç bir öğretmen alan Bera’nın karmaşa dolu yaşamını konu alır. Şırnak’ta göreve başlayan Bera, bölgede çalışmanın yarattığı psikolojinin gölgesinde yanlış bir kişiye âşık olur. Yaşadığı aşkın güzel bir yaşamın ilk adımı olduğuna inanarak evlenir. Şiddet bağımlısı olan eşi, mesleğinden men etildikten sonra dengesizleşerek içindeki öfke ve şiddet patlamalarını Bera’ya yöneltir. Yaşadığı şiddete rağmen bir süre bekleyip eşinin normale döneceğini düşünen Bera’nın umutları boşa çıkar. Şiddet, her geçen gün artarak çoğalınca Bera boşanmaya karar verir. Ancak bunu yapmaya cesaret edemez. Dengesiz kocasının, ölümle tehditlerinden çekinir; çünkü bunun boş bir tehdit olmadığını bilmektedir. Aynı zamanda benzer bir şiddetin, sevdiği birkaç kişiye de yöneleceğinden emin olan Bera’nın yaşamı çıkmaza girer. Dostlarının çabasına rağmen Bera, özgür olmak için tek bir yol kaldığına inanır.
Şiddetle dolu bir tükeniş gecesinin ardından Bera ruhunu özgür kılmaya karar verir. Varoşlardaki bir binanın altıncı katında, yirmi beş santimlik bir korkuluk duvarının üstünde, kollarını iki yana açarak dansına, Veda Balesi’ne başlar. Ölümün kıyısında, kendi çevresinde dönerek yaptığı her bir bale figüründe geçmişinden hatıraları zihninde tekrar yaşar.

Yaşanmış hikâyeler, en gerçekçi kurgudan daha da ürkütücüdür. Veda Balesi’nde yansıtılan hikâyenin sizi ürkütecek olmasının sebebi, yaşanmış gerçekleri bilmeniz olacaktır.

“Birkaç dakika önce oyuncak bir bebekmiş gibi fırlatıldığı ve çarptıktan sonra yere yığıldığı vestiyerin önünde yatıyordu. Ayak seslerinin artık duyulmadığını fark edip gözlerini yavaşça araladı. Göğsüne yediği tekmeden sonra ağzına dolan kanı daha fazla tutamayarak zemine püskürttü. Hâlâ korku ve panik içindeydi. Sakinleşmek için kendini biraz daha zorladı. Onun, bu gece geri dönmeyeceğini, her şeyin en azından şimdilik bittiğini biliyordu. Kırmızı ojeli ve çoğu az önceki savruluşlarında kırılan tırnaklarını zeminden uzaklaştırdı. Aldığı yumruk darbeleri sonucu balon gibi şişmiş gözlerine parmak uçlarıyla dokundu. Yüzüne değen düz, siyah saçlarını düzeltmeli miydi? Yanıt veremedi. Çoktan ortaya çıkması gereken ağlamanın, neden içinde sıkışıp kaldığına takılmıştı zihni. Parmaklarını göz kapaklarından dudaklarına doğru indirdi. Burnundan sızan kan, günler önce kabuk tutmuş yarasından akan kanla birleşiyordu. Ellerini zemine koyup sırtını vestiyere yaslamak için doğruldu. Acıyan bedenini geriye çekip yaslandı. Düşüncelerini, yaşadığı korkudan uzaklaştırmak için karşı duvarda duran, net olarak göremediği tabloya bakmaya başladı. Bir anda, yaşamını değiştirmek, özgürlüğünü geri almak için verdiği mücadelenin sonuna geldiğine karar verdi. Daha fazla savaşmanın, kaçmanın bir anlamı yoktu. Tutsaklık zincirlerini nasıl kıracağını, yeniden nasıl özgür olacağını çok uzun zamandır biliyordu…”

“Ölüm, bir yok oluş değil yeni bir doğuştur.
Ve her yeni doğuş, lekesiz bir özgürlüğü yanında getirir…”

GiTa Yayınları

Exit mobile version