SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM FİLM FESTİVALİ SONA ERDİ
19 İlde, 22 Salonda, 25 Film, 16 Bin İzleyiciye Sürdürülebilir Yaşam için İlham Verdi
18-19-20 Kasım’da 19 il/ilçede eş zamanlı gerçekleşen Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, Türkiye’den ve dünyadan 25 belgeseli izleyici ile buluşturdu. Festival, dokuzuncu yılında da belgeseller, konuşmacılar, müzisyenler ve yan etkinliklerden oluşan programıyla, düzenlendiği tüm illerde 16 bin izleyici için buluşma ortamı yarattı.
Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nin “Siz de Yapabilirsiniz!” çağrısına kulak veren yerel STK’lar ve aktivist gruplardan oluşan ekipler, Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin dokuzuncusunu işbirliği içerisinde, 19 il ve ilçede eş zamanlı olarak gerçekleştirdi. Ankara, Antalya, Artvin, Balıkesir, Bayındır (İzmir), Bodrum (Muğla), Bursa, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, Fethiye (Muğla), Güzelbahçe (İzmir), İstanbul, İzmir, Kartal (İstanbul), Kayseri, Konya, Manisa ve Mersin’de üç gün boyunca doya doya festival keyfi yaşandı. Film gösterimlerinin yanı sıra tüm illerde 120 konuşmacı izleyici ile buluşurken; 35 müzisyen/müzik grubu ve 15 performans festivale renk kattı.
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin seçkisinde yer alan filmler bütüncül ve sistemik bir bakış açısına sahip olmasıyla, konuların/sorunların birbiriyle ilişkisini içermesiyle dikkat çekti. Sürdürülebilir Yaşam Kolektifinden Tuna Özçuhadar, Pınar Öncel ve Gamze Selçuk, “İçerisinde yaratıcı çözümler barındırmayan, sadece sorunlara odaklı filmler izleyiciyi güçsüz hissettiriyor. Oysa bizim yaratmak istediğimiz duygu ‘bir şeyler yapabilirim’… Festival seçkisindeki filmler bireylerin, toplulukların, organizasyonların ürettiği çözüm fikirlerini, hayata geçen girişimleri içeriyor. Bu yılki seçkide izleyiciler atığın ne kadar değerli bir kaynak olduğunu, dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm üretmek için işbirliğinin potansiyelini, ekonomik demokrasinin ve kooperatif iş modellerinin gücünü, gerçek gıdanın nasıl mümkün olduğunu, yerelin değerini ve birçok yaratıcı çözümü görürken, harekete geçmek için ilham da aldı” dedi.
İstanbul Salt Galata, Tuvi Arbel’i Ağırladı
Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi tarafından Surdurulebiliryasam.tv ve Kelebek Etkisi Derneği işbirliği ile hayata geçen Festivalin 19 Kasım Cumartesi günü etkinlikleri kapsamında, Değişimin Kanatları (Wings of Change) filminin yönetmeni Tuvi Arbel, izleyicilerle sohbet etti. Arbel’in filmi, “kuşçu” lakaplı Prof. Yossi Leshem’in İsrail ve Filistin’de çiftçilerin tarlalarda haşereye karşı kimyasallar yerine peçeli baykuşların kullanılması için yaptığı çalışmaları anlatıyor…
Tuvi Arbel, izleyici ile şunları paylaştı; “Barış konusu benim için bir tutku. Daha önceki filmlerimde de bu temayı ele aldım; Araplar-Yahudiler, Filistinliler-İsrailliler gibi… Wings of Change’de; soğuk bir barış olsa da bir kişinin bile barış ortamının yaratılmasına nasıl bir katkı sağlayabileceğini vermeye çalıştım. Prof. Leshem birçok zorluğa rağmen bu çalışmaları yürütüyor. Örneğin eşiyle birlikte Kudüs yakınlarında bir işgal bölgesinde yaşıyor olmaları Filistinlilerle işbirliği söz konusu olduğunda derin bir çelişki barındırıyor. Bu çalışmalara bu denli vakit ayırması tutkulu olduğu bir konu olan yırtıcı kuşlarla ilgili çalışmalara yeterince vakit ayırmasına engel olduğu için zorlandığını biliyorum.
Prof. Leshem bir konferansta Filistinlilere ‘Ben bir hayalim olduğunda politikacıları düşmanım olarak görmek yerine onları yanıma çekmeye ve herkesin kazanabileceği durumlar yaratmaya çalışıyorum. Sizlerin de bir şeylere inandığınızı ve bu nedenle burada olduğunuzu düşünüyorum. Lütfen politikacılarınızdan hayallerinize ortak olmasını isteyin, onları yanınıza alın’ demişti; ben de size de aynı şeyi söylüyorum.”
Christopher Beaver, “Hedef Sıfır” Dedi
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin bir diğer konuğu, Hedef Sıfır (Racing To Zero)’ın yönetmeni Christopher Beaver oldu. Beaver, internet üzerinden verdiği mesajda “Biz Amerika’nın tüketim konusunda davranışlarının değiştirmesi gerektiğinin farkındayız. Bu filmden bir mesaj olması gerekirse ‘insanlara, satın almadan önce düşünün’ demek doğru olacaktır. Azaltmak, yeniden kullanmak, bunlar gitmemiz gereken yollar; geri dönüşüm bunun küçük bir parçası. Bu gibi platformlarda birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var. Örneğin Hindistan’da eskiden trenlerde yiyecek bir şey aldığınızda muz yaprağı içinde verirlermiş. Yiyecek bittikten sonra muz yaprağını camdan attıklarında atık olmuyor tabii. Farklı ülkelerden öğreneceğimiz çok şey var. Eskiden vatandaş olarak adlandırılırdık, şimdi ise tüketici. Tüketirken kendimizin neler yapabileceğini düşünmemiz gerekiyor. Filmin sonundaki karakterden birinin dediği gibi hep birlikte çalışırsak bu konuların üstesinden gelebiliriz…”
Sürdürülebilir Yaşam Üzerine Kolektifin Yorumu…
“Yaşadığımız gezegenin imkanlarının, insan faaliyetlerini daha fazla tolere edemeyeceğinin anlaşılmasının geçmişi çok uzun yıllara dayanmıyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik kelimesinin farklı bağlamlarda kullanılışı da, insanlık tarihine mukayeseli bakıldığında çok yeni sayılır. Bu göreceli olarak yeni sayılabilecek kelimenin tarif ettikleri beraberinde birçok yanlış anlaşılmayı getirdiği gibi yanlış anlamaya sebep verecek şekilde kullanıldığına da sıkça rastlamaktayız. Dillerin, kelimelerin düşünce sistemimiz üzerinde etkisi büyüktür. Hem sürdürülebilirlik kavramından ne anlamamız gerektiği hem de neyi sürdürmek istediğimizi sorguladığımızda, konunun özünde yaşamı görüyoruz.
Toplumlar ve ekonomi, ekosistem sayesinde ve ekosisteme bağlı olarak vücut buluyor. İnsan biyosferde birbiri ile etkileşim halindeki tüm aktörler gibi yarattığı etkilerin tepkilerine de maruz kalıyor. Gezegenimizde yaşamın var olabilmesi, ekosistemin dinamik olan dengelerini koruyabilmesine bağlıdır. İnsan uygarlığının ekosistemin döngüleri ile uyum halinde olması kendi menfaatinedir. Özetle varlığımızın devam edebilmesi birbirimizle ve gezegenle kurduğumuz ilişki biçimine bağlı.”