Fransızca ‘CENSURE’ kelimesinden üreyen SANSÜR, tarih boyu gazetecilerin en başta gelen sıkıntılarından biri olmuş.
Sansür, insan ifadesinin çeşitli yollarla kontrol altına alınması olarak belirtilebilir. Pek çok durumda hükümet tarafından uygulanan sansürün en somut amacı toplumu korumak ve devletin üzerinde kontrol sağlayacağı şekilde geliştirmektir.
Genellikle toplumu etkileyen durumlarda eylemlerde uygulanır ve ifade özgürlüğünü suiistimal eden düşünceleri bastırma amacı güder.
Bu hassas durum, öncelikle gazetecilerin haber özgürlüğünü, yazarların ifade özgürlüğünü kısıtladığından sürekli konu olup sıkıntılara sebebiyet vermiştir.
Sansür konusunda, devletler kamu düzenini bozucu haberlerin yayınlanmasında, devlet itibarını zedeleyecek haberlerde haklı olarak müdahale edebilir.
Bizim ülkemizde çıkarılan yasalar ihtiyaca göre çıkarılıyor gösterilse de, birçok yasanın iktidar partilerinin hedeflerine yardımcı olacak yasaların çıkarıldığı hep ileri sürülmüştür.
İktidara gelmeden önce, oy alabildiği kesimlere verdiği sözleri tutmak adına veya partilerinin kuruluş felsefelerine göre yasa çıkarmak için gayret içine girdikleri görülmüştür.
Bazen bu yasa çıkarma işlerinde toz kaçar. Muhalefet partilerinden veya aynı ideolojide olmayan kesimlerden tepkiler artar.
İşin enteresan olanı, bazı yasalar gece mesailerinde kabul ediliverir. Bu yasalar genellikle milletvekili maaş artışlarında ve de başta petrol ürünleri olmak üzere tüketim mallarına yapılırken olur.
Cumhuriyet yasalarının bazılarının eskidiği doğru olabilir, toplumun gelişmesine göre ve değişen dünya standartlarına göre yeni yasa yapmak gerektiğini her aklıselim vatandaş doğru bulmalıdır.
Ama yasaları bir hükümet gelip değiştirirken, yeni gelen başka bir hükümet yeniden değiştirirse vatandaşın da gazetecinin de aklı karışır.
Toplumda her kesim, kendi dünya görüşüne göre düzen istediğine göre, bu kesimler oy verdikleri partilerinden beklenti içine girip partilerinin milletvekillerine baskı yapmaya başlıyor.
Peki, iktidar olan partinin milletvekilleri sadece iktidarın vekili mi? Yoksa tüm vatandaşların vekili mi?. Bana sorarsanız maalesef birçoğu iktidar olduklarında iktidarın milletvekili oluyorlar. Hatta tekrar iktidar olabilmek adına ellerinden ne gelirse onu yapıyorlar.
İşte tam bu sırada BASIN devreye giriyor. Köşe yazarları, haberciler, araştırmacılar böyle konuları dile getirmeye başlıyor. Bu durumda SANSÜR türleri devreye girmeye başlıyor.
Önce basın birliklerini etki altına almak için mevcut iktidarlar girişimler yapıyor. Basına ara sıra kahvaltı, yemek verip gazeteciler kafalanmaya çalışılıyor. En kötüsü ekonomisi zayıf gazeteleri ve çalışanlarını, abone, reklam, ilan gibi vasıtalarla, yani elma şekeriyle taraftar yapılmaya çalışılıyor.
Bütün bu yöntemler bazen işe yaramayabiliyor. O zaman avukatlar devreye girip gazetecilerin davalarla uğraşması sağlanıyor.
Şimdi de yani çıkan yasayla gazetecilerin kaldırılan yıpranma payı geri verildi. Kimse cesaret edip neden kaldırılmıştı, peki şimdi ne oldu da geri verildi diye sormuyor. Yinede BİR SIFIRDAN İYİ demek lazım
Belki bu da bir yıldırma yöntemidir. Verip de, verdiğini geri alma yöntemi. Nasrettin hoca misali, ‘önce eşeğini kaybettirip, sonra buldurup sevindirme’ gibi bir şey.
Gazeteci bu geri iade edilen haktan SSK sı muntazam ödenip de emekli olduğu zaman istifade edeceğine göre, emekli olana kadar ALÇAK SÜRÜNMEYE devam edeceği belli.
Anlaşılan daha köprülerin altından çok su geçmesi gerekiyor ki, gazeteciler de yasalar önünde kendilerini daha hür ve güvende hissetsin. En azından diğer kamu görevi yapanlar gibi evlerine daha çok ekmek götürebilsin.
Cengiz Savaşeri