Atatürk’ün marşımız için açılan yarışmada Mehmet Akif Ersoy’a haber yollatmasına rağmen ödül verileceği için şiirini TBMM ye getirmiyor. Akif’in ödül ile ilgili çekincesi haklı görülüyor ve kaldırılıyor. Bunu öğrenen Akif, 48 saat içinde oturup milli marşımızın şiirini yazıyor ve son gün şiiri meclisimize teslim ediyor. Şiir okunduktan sonra tüm üyelerin alkışlarıyla kabul edilmiş.
İSTİKLAL MARŞINI SATMAYAN adam olarak bildiğimiz milli şair, arkadaşından aldığı emanet paltoyla meclise gitmiş. Mala mülke değer vermeyen, savaş yıllarının acılarıyla ve yokluk günleriyle karşı karşıya gelmiş milli şairimiz, vefat eden arkadaşının 3 çocuğunu evladı gibi benimseyip kendi 5 çocuğuyla birlikte büyütmüş biridir.
Teşkilat-ı Mahsusa ( bu günün Milli İstihbarat Teşkilatı) üyesi olarak çeşitli görevler yapan bu büyük insan, Milli mücadele yıllarında durup oturmadan vatanın her yerinde toplantılar yapmış, camilerde konuşmalar yapmış, milletimizi kurtuluş savaşına hazırlamış.
Türk milletinin İslam alemi için ne kadar değerli olduğunu bilen Akif, Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak diyerek tüm Müslümanlara ve milletimize cesaret vermek istemiş. Demek ki bizim milletimiz, zor günler yaşayınca, mücadele içine girince içinden nice cevherleri çıkarıyor.
Akif mısralarında, milletimizin dinine ve hakka bağlılığını dile getirerek HAKKIDIR HAKKA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL demiştir.
Mehmet Akif Ersoy’un o yıllarda taşıdığı ruh duyguları, günümüzde kimlerde kaldı. Bir avuç topraktan şüheda fışkıracağını, günümüzde düşünen ve o bir karış toprağın değerini bilip sahip çıkmak için canını vermeye hazır kaç kişi var. Varsa bile etkileri ne kadar.
Akif’in doğumu ile ölümünün tesadüf ettiği aralık ayında, ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN sözünden daha değerli bir söz olmadığını düşünüyorum.
Cengiz Savaşeri