Kadın olmak zor, medyada kadın olmak daha zor. Basın Yayın Enformasyon Md’lüğünün düzenlediği KADIN ve MEDYA Konulu bir sempozyum yapıldı Antalya’da.. Bakanların katıldığı ve medyatik kişilerin konuk, konuşmacı olduğu yurtiçi ve yurtdışından gelen kadın gazetecilerin davetli olduğu toplantının ilk gününde oradaydım. Bildik ve alışıldık konuşmalar yapıldı yine.. Şimdi, ben gazeteci kadını değerlendirmek istiyorum izninizle…
20 yıl olmuş BASIN sektöründe çalışmaya, yayıncılığa, gazeteciliğe başlayalı. Su gibi akan bu yıllara kaç insan dostluğu, kaç yayın konuğu, kaç haber, kaç insan kırgınlığı, kaç flash haber sığdırdım kimbilir? “Kimler geldi hayatımdan kimler geçti” Demek geliyor içimden, o güzel şarkıyı hatırlıyorum şuan JKesinlikle fedakarlık isteyen bir meslek. Hele de evli ve çocukluysanız.. Bizim mesleğimizde saat mevhumu yok. Eğer kıskanç bir eşiniz var ise zaten bu meslekte çalışmanız mümkün olamaz. Hem anne, ev hanımı ve de basın çalışanı olmak çok güçlü bir efor, yürek ve de mesleğe ciddi bir sevgi ister. Erkek meslektaşlarımıza göre, sorumluklarımız çok daha fazla çünkü.
Her meslekte olduğu gibi gazetecilik mesleğinde de kadınların hak ettikleri yerde olmadığını görüyoruz. Kadına ülkemizde uygulanan haksız şiddet ve mağduriyete dikkat çekmek için www.antalyakadin.com &www.bestkadin.com ismiyle KADIN ve TOPLUM temalı haber sitesi kurdum. Bu siteden kadın ve toplum haberleri ağırlıkta olmak üzere güncel haberleri paylaşıyor ve KADININ SESİ oluyoruz.
Yayıncılığa radyo ile başladım, köşe ve metin yazarlığı ve de TV Programı ile devam ediyor, internet haber sitemle her gün saatlerce uğraşıyorum, pekçok ödül aldım. Radyo Programım KAHVE TELVESİ ile yazdığım Köşe Yazıları ile ve de OTİZM engelli oğluma rağmen iş hayatımı bırakmadan onunla da ilgilenmem nedeniyle İstanbul’da Canda Özür Olmaz Derneği’nce 2012 Yılı Engelli annesi seçilmenin verdiği gurur ve mutluluk ise bir başka güzel.
Kadın olarak ve karar merciinde erkeklerin arasında olmak gazetci yayıncı olmak, ateşten gömlek giymek gibi birşey aslında. Hele de bu mesleği evli ve çocuklu iken sürdürmek… Ya kadınlığınızdan vazgeçip kendinizi orman kurallarının geçerliği olduğu erkek medyasına teslim edeceksiniz ya da bulunduğunuz alandaki halinize şükredip o şekilde hırsınızı koltuğunuzun altına alıp devam edeceksiniz. Özellikle Görsel medyada kadın yüz olarak çok görünse de kadının adı yok aslında!
Bu sektörde kadınlar; redaktörler, spikerler, sunucular, grafikerler, reklamcılar, kameramanlar, halkla ilişkiler sorumluları olarak karşımıza çıkıyorlar. Ancak sektörümüzde, “nasıl olsa bu işi evlenene kadar yaparlar, sonra da giderler” mantığının yatması nedeniyle çok da kale alınmadıkları gerçeği var. Aslında Kadın gazeteciler kadının her alandaki titizliği ve dikkatinin yarattığı fark ile erkek meslektaşlarına göre sorumluluklarının daha fazla bilincinde ve de daha başarılı oluyorlar.
Bizler gazeteci olarak kamu görevi yapıyoruz.. Bir anlamda halkın gözü, kulağı, sesi oluyoruz. Mesleğin zorluklarının yanına bir de kadın olmanın verdiği zorluklar eklenince işimizi yapmamız daha da zorlaşıyor ama zoru başarmak büyük mutluluk veriyor.
Geçmişte bazı arkadaşlarımızın, başarılı kadın gazeteciler için yarattıkları haksız imaj kadın gazetecileri etkilese de, özgürlükler, haklar ve demokrasi girdabında çalkalanan ülkemizdeki yasalar bizleri yargılasa da, sosyal ağlarıyla, daha rasyonel bakış açısıyla ve teknolojinin nimetleriyle kaplı sektörümüzde çalışıyor olmanın ve mesleğime duyduğum sevginin verdiği tatmin hissi daima bir başkadır benim nazarımda.
Ülkemizde kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki konumunun değişmesi bence zihniyete, bakış açısına ve tabiiki eğitime bağlı.
Ve de bunun daha zamanı var.