Artık, Dünya eski Dünya değil. Tabiat ve çevre şaşırtıcı gelişmeler içinde. Küresel iklim değişiklikleri tüm canlıları korkutuyor. Ya çok sıcak, ya da sürekli yağmur ve sel haberlerine tanık oluyoruz, mevsimler acayip. Buna bağlı olarak buzullar eriyor, Türkiye kuruyor. Biyolojik çeşitlilik de yok oluyor malesef. Uzmanlar, Türkiye son 40 yılda toplam 2,5 milyon hektarlık sulak alanın 1 milyon 300 bin hektarını kaybettiğini belirtiyor. Bu gerçekten de çok acı bir tablo. Dünya’nın iklim değişiklikleri başta olmak üzere pek çok sorununun ve daralan doğal kaynakların ele alınması, gündem yaratması gerekirken sürekli öteleniyor. Buzulların erimesi ise, küresel iklim değişikliğinin yaratmış olduğu en önemli sorun. Buzulların 2100 yılında tamamen yok olacağı düşünülüyor. Denizlerin en az 7 metre yükseleceği ve Hollanda, Danimarka gibi ülkelerin tamamen sular altında kalacağı söyleniyor. Kutupların yok olması, KUTUP AYI’ları ve kutup canlılarının da sonu demek.
Türkiye üzerine de oldukça vahim etkileri olacak küresel ısınmanın ki, artık bu etkileri ülke olarak da yaşayarak görüyoruz. Sel felaketleri, kuraklık buna bağlı olarak barajların suyunun ciddi oranlarda azalması, küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki olumsuz etkilerini şimdiden gösteriyor. Çocuklarım ve görebilirsem torunlarım kısaca gelecek nesil için çok endişeleniyorum.
Bu olumsuzluklar ve yanlışlıklar ülkemizin en önemli konusu olması gerekirken, yetkililerin ciddi hiçbir adım atmamasını da Türk ve Dünya vatandaşı olarak şaşırarak izliyorum. Biliyorsunuz ki küresel ısınmayı tetikleyen, sera gazı salınımlarının azaltılmasını öngören KYOTO SÖZLEŞMESİ maddi yük getireceği için imzalanamıyor. Türkiye nin son 40 yılda Van Gölü’nün 3 katı büyüklüğünde sulak alanını kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucu kaybettiğini ortaya koymaktadır. Bu çok ciddi bir rakamdır değerli okurlar.
Dünya da iklim dengeleri altüst oldu. Önümüzdeki yıllarda özellikle Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu’daki yağışların önemli ölçüde azalacağının, bunun yanı sırada kuraklaşacağının altı çiziliyor. Ülkemiz bu güne kadar AMİK, AVLAN GÖLLERİ, KESTEL GÂVUR, YARMA, AYNAZ HOTAMIŞ, EŞMEKAYA SAZLIKLARI gibi çok önemli sulak alanlarını yanlış politikalar nedeniyle kaybetti.
Türkiye nin en tartışmalı konularından biri olan nükleer santrallar konusu çevrecilerin yoğun protestolarına ve baskılarına karşı onaylanıyor. Bu durum çevre, sağlık ve ekonomik alanlarda büyük krizlere yol açacağı için tepkiyle karşılanmakta olsa da yine HES’ler genel kabülle yapılıyor.
İnsanoğlu çevrenin en büyük düşmanı bana göre. Bilinçsiz, eğitimsiz ve düşüncesiz pek çok kişinin doğamıza sürekli zarar vermesinin faturasını gelecek nesiller ödüyor ve de ödeyecek maalesef. Tüm bu doğal uyarılara, maddiyet ve kalkınmışlık adına kulak tıkayan, Dünya’nın tüm idarecilerinin, bunun hesabını verebilmeleri mümkün müdür? Dünya, evrenin yaşanılacak en güzel mavi küresi olmaktan hızla uzaklaşırken… Şimdi alınabilecek en etkili önlemler bile bu sorunların, uzun uzun yıllar sonrasında gerileyebileceğinin altını çizerken ve
kötü bir sona doğru hızla giderken..
nilhankirdi@hotmail.com