Kolon Kanserinde Tedaviyi Şekillendiren 3 Önemli Gelişme
Önlenebilir kanserler arasında ilk sıralarda yer olan kolon kanserinin tanı ve tedavisinde önemli gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Toplumun genelinde riskten bağımsız olarak bir kişinin kolon kanserine yakalanma oranının yüzde 6 olduğunu hatırlatan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar Son yıllarda yaşanan gelişmeler sayesinde kolon kanserinde 5 yıllık sağ kalım oranının yaklaşık yüzde 65-70 seviyesine kadar çıktığını vurguladı… Bu konuda yaşanan gelişmelere işaret etti…
Kolon kanserlerinin çoğu, adenomatöz polipler olarak adlandırılan hücrelerin küçük, kansersiz kümeleri halinde başlıyor. Zaman içinde bu poliplerin bazıları kolon kanserine dönüşebiliyor. Kanser oluşmadan önce kalın bağırsakta polipler yakalandığında kolon kanserlerinin yüzde 90’ınının önlenebildiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, kolonoskopi, medikal tedavi ve cerrahide yaşanan gelişmelerin, hastalar için umut verici sonuçlar doğurduğunu söyledi. Gelişmeleri şöyle sıraladı…
KOLONOSKOPİ YÖNTEM VE TEKNOLOJİSİNDEKİ GELİŞMELER
KOLON KANSERİNİN ALT TİPLERİNİN BELİRLENMESİ VE HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER
CERRAHİDEKİ GELİŞMELER
Son dönemde kolon kanseri tanısında çok yol kat edildiği kolonoskopi teknikleriyle birlikte çok daha yüksek çözünürlükteki cihazlar kullanılmaya başlandı. Bu sayede bir polip iyi huylu mu kötü huylu mu daha biyopsi ya da polipektomi aşamasında anlamak mümkün olabiliyor. Bununla birlikte yapı itibariyle daha düz ve çıkarılması zor polipler teknik yönden üstün bu teknolojiler sayesinde çıkarılabiliyor.
Bazen polipler büyük olduğunda tek başına kolonoskopi yapıldığında delinme riski olduğundan laporoskopi destekli polipektomi uygulanabildiğini anlatan Prof. Dr. Fatih Ağalar, “Gastroenterolog kolonoskopi yaparken genel cerrahi ekibi de laporoskopi ile destek veriyor. Bunlara hybrid ya da kombine girişimler adı veriliyor. Polibin sayısı, içindeki yapı ve büyüklüğü o hastaya polipektomiden sonra ikinci kolonoskopi zamanını da belirliyor” diyor.
Kolon kanserlerine yönelik tanı yöntemlerindeki gelişmelere ek olarak tıptaki ikinci gelişme hedefe yönelik ilaçlar ve kolon kanserlerinin alt tiplerinin belirlenmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Fatih Ağalar, şu bilgileri verdi: “Önce kolon kanserine genetik test uyguluyoruz. Burada bilinen gen mutasyonlarının olup olmadığı aranıyor. Sonrasında hangi kemoterapiden daha fazla yarar sağlayacak, nasıl sonuçlara ulaşılacak biliyoruz. Hedefe yönelik ilaçlardan faydalanabilecek tümörlerde sağ kalım oranı daha iyi oluyor. Bununla birlikte tedavi başarısında doğru evreleme de son dedece önemlidir. Evre atladıkça solid tümörlerde başarı oranı daha da azalır. Hastanın sağ kalım süresi kısalır, daha problemli bir hale gelir. Hastayı ilk evrede yakalamak, erken tanı önemli ancak daha da önemlisi evreye uygun planlama yapabilmektir.”
Son dönemde gelişen tekniklerle hastayı daha iyi anlayıp, daha iyi tedavi edebilir olduk” diye konuşan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, şu bilgileri verdi; “Yöntemler farklı olsa da ameliyatları artık daha küçük kesi ve deliklerden gerçekleştirebiliyoruz. Daha az kesi demek hastanın bağırsak fonksiyonlarının daha erken başlaması, kişinin daha çabuk ayağa kalkıp işine başlaması demektir.
Bu laparoskopik uygulamalarda karın üstünden girebildiğimiz gibi makattan da yapabiliyoruz. İntersfinkterik rezeksiyon olarak tanımlanan ve son zamanlarda gündemde olan yeni bir cerrahi yaklaşım uyguluyoruz. Özellikle aşağı yerleşimli rektal kanserlerde makatımızda dışkıyı tutmamızı sağlayan iki adale grubundan iç adaleyi çıkartarak, dış adaleyi koruyoruz. Böylece hasta torbayla yaşamak durumunda kalmadığı için hasta memnuniyeti de artıyor. Ayrıca yine son yıllarda makat koruyucu cerrahide de önemli gelişmeler oldu. Kolon kanserlerinin yaklaşık üçte birini oluşturan rektum bölgesi tümörlerinde tercih ediliyor.”
Prof. Dr. Fatih Ağalar, laparoskopik uygulamalara ek olarak son dönemde nonoperatif management yani ameliyatsız izlem olarak isimlendirilebilecek makat koruyucu ameliyatsız tedavi ile hastanın izlenebildiğini ancak bu yöntemin henüz deneysel aşamada olduğun bilgisini veriyor.