KENT KONSEYİ KADIN MECLİSİ BASIN AÇIKLAMASI

Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslar arası Mücadele Günü

KENT KONSEYİ KADIN MECLİSİ

BASIN AÇIKLAMASI

Birleşmiş Milletler tarafından 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslar arası Mücadele Günü” olarak benimsenmesine karar verilen bugünde insan olan kadının, haklarının temel insan hakları olduğu hatırlanmalıdır.

İnsan hakları doğmakla kazanılır ve beklemez. Haklar, İnsana yakışır, İnsanca bir yaşam içindir. İnsan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Onurlu, eşit ve özgür yaşamaktır.

KADIN İNSANDIR… Doğmakla sahip olduğu hakları için bugün mücadele etme noktasına gelen kadının konumu toplum olarak hepimizin sorgulaması gereken bir sorun haline gelmiştir. Kadına yönelik şiddet, bir insan hakları ihlalidir ve suçtur. Gerek yasalarda gerekse yasaların uygulanmasında kadınlara karşı ayrımcılığın da insan hakları ihlali olduğu bilinmelidir.

Cinsiyete dayalı şiddet; kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlanmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların güçlenmesini, barış içinde güvenli ve sağlıklı yaşamlarını engellediği gibi toplumun psikolojisini, gelişimini ve huzurunu da derinden etkiler.

İnsanın, KADININ haklarının engellenmesi ülkemizin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletlerin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak gösterilmektedir.

Bu bağlamda, devletin, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek üzere yasa yapmak, bu yasaların ayrım yapılmaksızın uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kadınların yaşam hakkını korumak, caydırıcı önlemler almak zorunluluğu vardır. Kadın cinayeti davalarında ‘haksız tahrik’ indirimi uygulamaları, aile birliğinin sağlanması adı altında kadınları ikinci plana iten, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle bir arada yaşamaya zorlayan uzlaştırma girişimleri terk edilmeli; ilkokul ve ortaöğrenim ders kitaplarından geleneksel cinsiyetçi ifadeler çıkarılmalı, medyada kadına yönelik şiddeti olağanlaştıran program ve söylemlere; şiddeti yeniden üreten, kadınları hedef gösteren haber diline son verilmelidir.

Kızgınlığın dahi kadın cinselliği üzerinden ifade edilmesi, kadını aşağılayan, küçük düşüren cinsiyetçi ve şiddet içerikli şaka ve sözlerin sarf edilmesi , fiziksel, cinsel, ekonomik, duygusal şiddeti artırmakta adeta teşvik etmektedir. Şiddet uygulayıcısının ‘hasta’ olduğu yönündeki yaygın inanç ve söylemler de şiddeti meşrulaştırmakta benzer sonuçlar doğurmaktadır.

Diliniz bir silah haline gelebilir!

Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Hürriyetten doğan bunalımlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha etkili değildir”

Exit mobile version