Kendini yaratan kadınlar
Hızla akan yaşamımız içerisinde ne kadar durup kendimize bakabiliyoruz, ne kadar kendimizi kendimiz sakin ve sessiz bir şekilde, önyargısız ve eleştirmeden değerlendirebiliyoruz? Ve bunların da ötesinde kendimiz kendimizi ne kadar biliyoruz?
Kendisini bilen insan, başkalarını da bilen, başkalarını da tanıyan insandır. Kendisini bilen insan, artılarını eksilerini, hayallerini, kırgınlıklarını, karşısındakileri anlayan kişidir. Kendisini bilen insan, kendisini yaratır, yaşamını yaratır, hep olmak istediği kişiyi, hep yaşamak istediği ortamı, hep çalışmak istediği işi yaratır. Dünya bir sahne, o da oyuncudur, senaryoyu yazar, zira ne yazmak istediğini biliyordur.
İnsan mucizevi bir varlıktır. İnsan ruhuna bedeni tam anlamda eşlik eder. İnsan bedeninde bulunan 60 trilyon hücre, tek tek, bütüne katkı sağlar. Zihin yaratıcıdır, aktiftir. Biz onu kısıtlamazsak, her bir hücremizin de desteği ile insan kendisini yaratır. Beden için kullanılan Fransızca sözcük “corps”, “creo” dan gelen “create”(yaratmak) anlamını kapsayan Latince “corpus” sözcüğünden türemiştir (*). Bedenimiz yaratmaya hazırdır, ruhumuza eşlik etmeye hazırdır.
Peki insanlar neler yaratır? Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk gibi küllerinden bir milletin bağımsızlığından tutun da, Steve Jobs gibi hiç olmayanı hayal eden çılgın fikirlere kadar pek çok şeyi yaratır insanlar. Tam da bütün ihtimaller bitti dendiğinde, olmasını istediğiniz şeyler olmadı mı ? Olmuyor mu? Yeter ki ne istediğimizi ve neyi hayal ettiğimizi bilelim.
Bireyler gibi, ülkelerin de hayalleri var kuşkusuz. Büyük hayalleri olanlar bunları gerçekleştiriyorlar, çünkü bu hayalin peşinden koşuyorlar. Dubai ziyaretimiz sırasında, kimi zaman 10 yıl, kimi zaman 15 yıl gibi süreler öncesinde çöl olan pek çok yerin bambaşka yaşam alanlarına üstün teknoloji kullanımı ile nasıl geldiğini merakla izledik. Gördüklerimiz çok şaşırtıcıydı.
Peki kendini bilmesine rağmen, geleceğini yaratamayan, ya da kendini bilmesine rağmen gelecek hayali olmayanlar da var mı? Tabi ki var, hem bireyler arasında, hem ülkeler hem de örgütler de.
Peki, kendini yaratan kadınlar neler yapar diye sorarsak, kendini tanıyan ve özelliklerine göre, isteklerine göre, gelişimine doğru adım atan kadınlardan söz
edebiliriz. Küçük bir girişimde bulunmuş ve üretime başlamış kadınlardan tutun da, evinde ve çevresinde bir fark yaratmış kadınlara kadar milyonlarca üretken ve hayallerinin peşinden giden kadın var elbette. Peki bu kolay mı? Tabi ki hayır. IMF Başkanı Christine Lagarde Fransa’nın ilk kadın Ekonomi, Maliye ve Sanayi Bakanı olarak görev yaptıktan sonra şimdi IMF’in başında ve dünya yönetiminde söz sahibi olan birkaç kadından birisi. Bu konuda Lagarde, gelişmiş ülkelerde bile çok yavaş bir ilerleme olduğundan ve ülke ve ekonomi yönetiminde kadınlara daha çok yer verilmesi gerektiğinden bahsediyor(**). Kadın ve erkek arasındaki ekonomik uçurumun kapanması için 170 yıla ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Bunu kapatanlar ya da bu yolda ilerleyenler işte kendini bilen ve adım atan kadınlar değil mi sizce?
Bireyler açısından “koçluk” hizmeti almaları işte tam da bu yüzden son derece önemli. Etkin bir koç ile yapacağınız çalışmalar sonucunda “kendinizi daha iyi bilecek” ve “kendinizi yaratmak” konusunda emin adımlarla yürüyeceksiniz.
Ne mutlu kendini bilen ve yaratan kişilere, onlar için yaşam bir mücadele ve bir o kadar da bir oyun belki de, bu oyun da onlar bazen oyuncu bazen de oyun yaratıcı konumdalar…
(*) Yaşam enerjisini çoğaltma teknikleri, Kozo Nishino, 2007
(**) Dünya gazetesi, 14.02.2017, s.10.