KADINLAR VE YARATICI FİKİRLER
Kadın özel bir varlıktır, doğurganlık ve analık onu daha kutsal yapmanın ötesinde yaratıcı gücünü de artırmıştır. Peki kadınlar olarak özellikle iş hayatında yaratıcı gücümüzü ne denli etkili kullanıyoruz? Kullanmanın ötesinde bunun farkında mıyız?
Bir kadın olarak, haftada ya da günde kaç tane yeni fikir geliyor aklınıza? Yeni fikirler sizin için önemli mi? Örneğin işinizi yaparken, örneğin kendi yaşamınızı yaşayış şeklinizde? Yoksa yaratıcı fikirler sadece dâhilerin işi, bizim işimiz olmaz diyenlerden misiniz?
Yaratıcı ve yenilikçi düşünceler düşünme kapasitemizi ne kadar etkin kullandığımızla birebir ilişkilidir. Yaratıcılık demek kavramlar, olaylar ve nesneler arasında yeni ilişki ve bağlantıları kurmak demektir. Daha önce ilişkili olacağı düşünülmemiş bir bağlantıyı kurabilmektir. Bununla birlikte çoğu zaman yaratıcılıkta, hayal edilmemişi hayal etmekte vardır.
Düşünme sistemimiz çoğu zaman mantıksal düşünceye dayanır. Bu çerçevede günlük yaşamda kullandığımız kural ve yöntemleri devam ettirip mevcut yaşantımızı sürdürürüz. Mantık kurallarını başkalarından öğrendiğimiz gibi, kendimiz de çıkarabiliriz. Bu kurallar hepimiz için yaşamsaldır ve “var olanı korumak” üzere kurulmuştur.
Yaratıcı düşünce ise genellikle sanatçılara özgüymüş gibi algılanır. Yaratıcılıkta gelişim vardır, daha önce düşünülmemiş olan vardır, yeni ilişkiler, yeni bağlantılar vardır, mevcut kalıp ya da kuralların dışına çıkmak vardır, hayal gücünü kullanmak vardır.
Yaratıcı ve yeni düşüncelerin sadece dâhiler ya da sanatçılar gibi belirli kişilere özgü olduğunu düşünmek doğru değildir, tabi ki bazı kişiler yaptıkları iş gereği bu konu ile daha çok iç içe olabilirler, bununla birlikte yaratıcılık ve yenilikçilik her insanın isterse geliştirebileceği ve odaklanabileceği bir konudur. Roosevelt’in dediği gibi “ insan kaderinin değil, sadece düşüncesinin esiridir”. İnsan istediği anda her konuda olduğu gibi bu konuda da ilerleyebilir.
Yaratıcılığı ve yenilikçi düşünceyi doğuştan gelen yeteneklerimiz, deneyimlerimiz, yaşam biçimimiz, yaşama bakışımız, merakımız, kişilik yapımız, uygun yöntem ve yaklaşımları kullanmamız gibi pek çok faktör etkiliyor. Bu alanda yani fikir üretme ve yaratıcı düşünce geliştirme alanında kullanılan pek çok yöntem var. Bunların arasında beyin fırtınası, swot analizi, altı şapka düşünme tekniği, zihin haritaları, balık kılçığı, benzetmeler yapmak vb. pek çok yöntem var.
Yaratıcı ve yenilikçi fikirler geliştirmek için sınırların, kalıpların ötesine geçme bilincinin bulunması etkili oluyor. Burada sözü edilen yöntemlerden daha basit bir çözüm var bence. O da şu: “sorgulayıcı bir beyine sahip olmak ve her gün etkin sorular sormayı alışkanlık haline getirmek”. İşte örnekler:
“Bu işi daha farklı nasıl yapabilirim?”
“Bu işi daha kolay nasıl yapabilirim?”
“İşimde nasıl yeni bir sistem/ organizasyon/ bakış açısı/ müşteri ilişkileri vb. uygulayabilirim?”
“Kendi hayatıma nasıl bir yenilik getirebilirim?”
“Hayatıma yeni bir fikir katsam, bu ne olurdu?” vb. pek çok yaratıcı ve yenilikçi düşünceye sevk eden etkin soruları kişi kendisine sorabilir. Bunların cevaplarının da soruları sorduktan kısa bir süre sonra, yani kuluçka aşamasında gelmeye başladığını görmek kişiyi şaşırtacaktır, eğer bu konu spesifik ve teknik bir konu ise ya da bilgi ihtiyacı varsa, hazırlık aşaması denilen noktada bilgi toplayıp, analizler yapması da gerekebilir.
W.James’in dediği gibi “Deha, aslında alışılmışın dışında algılama yeteneğinden fazla bir şey değildir”. Ve bu yetenek eğer kullanmak isterse herkeste vardır. Kullanmaya etkin sorular sorarak başlayabiliriz.
Kadın olarak hayal gücümüzü de işin içine katmayı unutmadan, tüm teknikleri kullanarak ve etkin soruları yaşamımızın bir parçası haline getirerek daha yaratıcı ve yenilikçi fikirler üretmek üzere hoşçakalın…
Walt Disney’in de dediği gibi “hayal edebiliyorsan yapabilirsin”.