Jeopolitik Riskler ve Yeni Türkiye tartışıldı
Büyükşehir Belediyesi Yeni Türkiye Konferanslar dizisinde “Jeopolitik Riskler ve Yeni Türkiye” konusu ele alındı. Suriye, Rusya ile uçak krizi ve IŞİD’in tartışıldığı konferansta, bölgedeki savaşın asıl nedeninin Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları olduğuna dikkat çekildi.
Büyükşehir Belediyesi, Yeni Türkiye Konferanslar dizisiyle Türkiye’nin nabzını tutmaya devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından Kepez Yeni Mahalle Semt Evi’nde düzenlenen “Jeopolitik Riskler ve Yeni Türkiye” konulu konferansa Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci ve Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin konuşmacı olarak katıldı. Konferansın oturum başkanlığını Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz üstlendi.
İZLENEBİLECEK DIŞ POLİTİKA MODELLERİ
Konferansta ilk olarak söz alan Prof. Dr. Birol Akgün, Türkiye’nin Batı Dünyası ile olan ilişkilerini değerlendirdi. Akgün, Türkiye’nin dış politikada izleyebileceği muhtemel üç model olduğuna değinerek bunları, “Türkiye’nin Batı Dünyası ile entegrasyonu, Avrasyacılık ve Türkiye merkezli olmak üzere, kendi çevresindeki ülkelerle sosyo-ekonomik entegrasyona gitmesi” olarak tanımladı.
Birol Akgün bu modelleri şöyle açıkladı: “Türkiye’nin Batı dünyası ile entegrasyonu Tanzimat’tan bu yana istediğimiz bir şey. Savaş sahasında ve siyasi anlamda rekabet edebileceğimiz bir güce, kuvvete erişmek için Tanzimat reformlarını başlattık. Ekonomiye baktığımızda da bu ülkelerle yüzde 50 oranında ticari bir işbirliğimiz bulunuyor. Bence bu hala bir devlet projesi olarak, sosyal, siyasi ve ekonomik bir opsiyon olarak öne çıkıyor. Avrasyacılık dediğimiz proje ise yükselen Avrasya güçleri ile Türkiye’nin işbirliğini içeren projedir. Rusya’dan Çin’e, İran’dan Orta Asya’ya, Uzakdoğu’ya kadar dünya ile ilişkileri geliştirmek üzerine kurulu olan bu proje daha çok ulusalcı solun gündeme getirdiği, az sayıda bir kesimin evet dediği, toplumsal desteğin zayıf olduğu bir proje. Üçüncüsü de Türkiye merkezli bir çekim alanı oluşturmaktır. Türkiye’nin çevresinde bulunan ülkelerde var olan enerji kaynakları, insan gücü, pazarlar ile ülkemizde bulunan üretim gücü, teknoloji ve turizm alanındaki olanakları bir araya getirip, bunun üzerine inşa edilebilecek ortak bir ekonomik siyasi gelecek projesi temellendirilebilir.”
RUSYA KRİZİNİ İYİ YÖNETMELİYİZ
Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci de Türkiye arasında yaşanan “uçak” krizine değinerek, Türkiye’nin bu krizi iyi yönetmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerinin giderek daha kötü bir hal aldığının altını çizen Kireçci, Rusya’nın uygulamalarını “sinir bozucu” olarak değerlendirdi. Kireçci şöyle konuştu: “Rusya ile yaşadığımız krizin hükümetler arası boyutunda bir mantık dışılık ortaya çıkmaya başladı. Bekleme kamplarında iş adamlarımızın sorgulanması, sınır dışı edilmesi, öğrencilere baskıların yapılması gibi, bunların ben kademe kademe yükseleceğini tahmin ediyorum. Muhtemelen önümüzdeki hafta başka bir takım yaptırımlar gelebilir. Bunu yönetecek sabrı ve gücü göstermemiz lazım. Bu kriz bizi doğrudan Batı ittifakının ortasına attı. Buradan Türkiye menfaatli de çıkabiliriz ama bir takım sektörlerimiz zarar da görebilir. Bu krizi iyi yönetmemiz gerekiyor.”
SAVAŞIN ASIL NEDENİ ENERJİ KAYNAKLARI
Suriye’de yaşanan savaşın asıl sebebinin Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları olduğuna vurgu yapan Mehmet Akif Kireçci, Rusya’nın bu kaynaklardan mahrum kalması durumunda uluslararası bir güç olmaktan çıkacağına işaret etti. Kireçci “Aslında bu savaşın özü, Doğu Akdeniz’deki trilyonlarca metreküplük doğalgaz kaynakları. Suriye, Gazze ve Mısır açıklarında hatta Güney ve Kuzey Kıbrıs’ta bulunan enerji kaynakları için bu savaş yapılıyor. Eğer Rusya bu enerji kaynaklarının dünya pazarlarına dağıtımı sürecinde olamazsa 30-40 sene sonra orta ölçekli bir ülke olmaktan çıkar ve denklemden düşer. Elindeki tüm jeopolitik kartları da kaybeder” diye konuştu.
ORTADOĞU’NUN ORTAÇAĞI
Konferansın son konuğu olarak söz alan Doç. Dr. Mehmet Şahin, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri Avrupa’nın Ortaçağ’ına benzetti. Şahin şunları söyledi: “Çünkü mevcut bölgesel sistemde devlet kalmamış gibi. İşleyen devlet göremiyoruz artık. Ancak bu bölgede milyonlarca insan yaşıyor. Devletler ortadan kalktığı için devlet dışı aktörler devreye giriyor. Terör örgütü yapıları karşımıza çıkıyor. Büyük devletler ortadan kalkıyor, küçük küçük siyasi birimler oluşuyor. Bu durumlarda genellikle coğrafyaya dışarıdan gelenler karlı çıkarlar. Bugün ABD, Rusya, İngiltere Ortadoğu ülkesi mi? Ancak bu üç ülke şu an Ortadoğu’nun en güçlü ülkeleri. Bölge dışı güçler maalesef devlet dışı aktörleriyle çalışmayı kendilerine daha uygun buluyorlar.”
IŞİD’LE SAVAŞMA NİYETLERİ YOK
Ortadoğu’da var olan IŞİD tehdidinin neden hala son bulmadığını da değinen Şahin, ülkelerin bölgede çeşitli çıkarları olduğunu ve bu çıkarlar doğrultusunda IŞİD ile savaşmak istemediklerini belirtti. Mehmet Şahin; “IŞID karşıtı 60 yakın ülke karşı koalisyonlarda yer aldı. Dünya’nın en güçlü ülkeleri bir araya geliyorlar, IŞİD’e karşı savaş verdiklerini söylüyorlar ki NATO’nun tüm ülkeleri bunun içinde. Nedense IŞİD’i yenemiyorlar. Ya bunlar çok zayıf, ya da bunların IŞID ile savaşmak gibi bir niyeti yok. Bana göre ikinci seçenek çok daha güçlü” dedi.
Konferansın sonunda Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Mitat Yolcu, konuşmacılara Antalya’ya özgü reçel hediye etti.