“İletişim, bilgi, duygu ve düşüncelerin iletilmek istenen kişiye, uygun bir kanalla aktarılması ve geribildirim alınmasıdır.” diye tanımlanabilir.İnsan ilişkileri açısından iletişimi ele alırsak; burada iletilmek istenen mesaj, bunu iletecek kişi (kaynak), uygun bir kanal, mesajı alacak kişi (hedef) ve mesaja verilen tepki (geribildirim) iletişimi oluşturan ögelerdir.Buradan da anlaşılacağı gibi iletişim, karşılıklı olduğunda, yani verilip-alındığında etkili olur.Kısaca, geribildirimin ne olduğuna bakılmaksızın, yalnızca mesajı iletmek iletişim değil, iletişimsizliği ya da çatışmaları doğurur.
Etkili iletişimin anlamı; vermek istediğin mesajı doğru iletmek ve beklediğin tepkiyi alabilmektir.Bunun için kişi öncelikle nasıl iletişim kurduğunun farkına varmalıdır.
Teknolojinin hızla geliştiği, bununla bağlantılı iletişim araçlarının da çeşit ve işlevlerinin sürekli arttığı günümüzde, İletişim çatışmalarının azalması yerine giderek artması iletişimde önemli olanın İnsan faktörüolduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.Bu nedenle gerek kişisel, gerekse kurumsal gelişim ve başarıyı hedeflerine yerleştirenler etkili iletişim eğitimlerinin ve uygulamalarının katkılarından yararlanmaktadır.
Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse; teknolojisi üstün, gelişmiş son model arabalarınız olsun, bunları trafiğe çıkarıyorsunuz, bazılarının sürücüsü ehliyetli, bazıları çok deneyimli, bazıları da deneyimsiz ya da ehliyetsiz olsun.Trafiğin durumunu hayal edebilir misiniz?Son model arabaların olması, ya da bir kişinin çok iyi araba kullanması kazaları önlemek için yeterli olabilir mi? Elbette hayır!
Günümüzün büyük çoğunluğu (% 80) iletişim halinde, bunun da yaklaşık yarısını dinleyerek geçirdiğimiz yapılan araştırmalarda saptanmış.Bu da gösteriyor ki, iletişimde başarı için dinlemeyi bilmek gerek! Oysa uygulamada dinlemekten çok söylemeye odaklanıyoruz.Peki, söylediklerimizin karşıdaki tarafından nasıl anlaşılacağı, ya da onda nasıl bir etki oluşturacağını düşünüyor muyuz?Bunu düşünmek empati kurmakanlamına gelir ki, bunu başarabilenler çoğunlukla etkili iletişim kurabiliyor demektir.Ancak burada da herşeyde olduğu gibi denge iyi korunmalıdır.
Dinlemeyi biliyor muyuz? İki kulağı sağlıklı olan herkes duyabilir, ancak bu durum dinlemeyi bildiği anlamına gelmez.Dinlemek, özellikle etkili iletişimde Aktif Dinlemek oksijen açlığı çeken hastaya maskeyle oksijen tutmaya benzer.Kişi rahatlar, sakinleşir, rengi açılır vb…
iletişim çatışmalarını önlemek, ya da etkili iletişim becerilerini geliştirmek için eğitim ve uygulama şarttır.Çünkü öğrenmenin tam olarak gerçekleşmesi bilinçaltında olur.Bildiğimiz şeyleri uygulamıyorsak, bunu içselleştirmekte başarısız oluyoruz demektir.Bu da bizim alışkanlığımız haline gelmez.Kısaca lafta kalır, eyleme dökülmez.
“Eylemler sözcüklerden önde gider.”
Çünkü iletişimde sözcükler %7, ses %38, beden dili %55 konuşur.Duymaksözcüklerin( % 7’yi) kulak zarına çarpması, dinlemek sesin ne demek istediği, aktif dinlemek, söz+ses+beden’in bütün mesajlarını okumak ve karşıya anladığını iletmektir.Gelen mesajların geribildiririmini vermektir. İletişimde bu kadar önemli yer kaplayan dinleme zaman alır, aktif dinleme ise, bununla birlikte çok yorucudur.Çünkü karşıdaki kişiye, bütünsel anlamda pür dikkat kesilmek, en küçük ayrıntıyı bile yakalamak ve yorumlayarak, anladıklarını iletmek enerji ister.
İşte, günümüz insanların koşuşturması ve gerçekleştirmek istediği hedefleri doğrultusunda zamanı az, enerjisi ancak kendisine yettiğinden başkasını ancak duyabilecek kadar vakit ayırmakta, bu da anlaşılmayı bekleyen kişi için yeterli oksijeni sağlamamaktadır.Anlaşılmadığı hissi, kişiyi başlıbaşına rahatsız eden , bununla birlikte başka anlamlar da ( değersizlik, önem verilmemesi vb) yüklenerek giderek içine kapanmayı, nasılsa anlamayacaklar gibi genelllemeyi çağrıştıracağından, iletişim çağında iletişimsizliği ya da çatışmaları doğurmaktadır.Ailelere baktığımızda eşlerinin, ya da aile büyüklerinin, bazılarında da çocukların kendilerini anlamadığını düşünen mutsuz bireylerin sayısı giderek artmaktadır.Hepimiz, gençliğimizde anne-babamızda kızdığımız bazı davranışları onların yaşına geldiğimizde doğal karşılayıp, aradan çok uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kendi çocuğumuzdan beklediğimizi farkettiğimiz olmuştur. Neden? Bakış açısı değişmiştir.Önce genç tarafından bakarken, şimdi anne-baba tarafından bakıyoruz.
Zaman içerisinde değişmeyen tek şey değişim!Günümüz teknolojisi hızla değişiyor.Biz de bu değişime ayak uydurabilmek ve mutlu bir yaşam sürmek adına iletişimimizi gözden geçirerek, nasıl daha etkili iletişim kurabiliriz?Bu konuda neler yapabiliriz? Kazançlarımız neler olur? İletişim çatışmalarından kurtulmak benim için ne anlama geliyor? vb…Öncelikle doğru soruları sorup, kendi yanıtlarımızı bulmakla, kısaca kendimizle iletişimin farkına varmakla başlayabiliriz.Sonra bu konuda eksiğimizi tamamlamak ya da merak ettiğimiz şeyleri yaşantımıza katmak için etkili iletişim eğitimleri almayı düşünebiliriz.
Sağlıklı, etkili iletişimli günler…