EŞİMİN VEFATI
İki yıl süren Akciğer Kanser ile hayatta kalmaya çalışan, 10 Kasım gecesi kayıp edip hayata gözlerini yuman eşim ile sanki ben de hayatı kaybetmiş gibi oldum.
Çok sevdi beni başının üzerinde taşıdı Gülüm gülüm diye üzerime titredi, beni hep onere etti. Başkalarının yanında da bu ilgisini sevgisini hep gösterdi.
Kırmadı, üzmedi, olgun her dediğime koşulsuz şartsız uyan uysal, akrabalarıma arkadaşlarıma komşularımıza sevgi saygı dolu yaklaştı.
İş yerinde mesai arkadaşları ile güzel uyumlu çalıştı. Emekli olduktan sonra ise Özel Sektörde yanında çalışanlarına hep babacan davrandı. Kendi maaş alamadı onlar evlerine ekmek götürsün diye maaşlarını ödedi, ödettirdi. Hiç tanımadığı insanlara iyi niyetiyle kefil oldu. Onlar ortadan kayboldu ben onu tanımadan sahip olduğum 2 dairemi satıp ödedim. Biliyordum ki o kimseyi kıramayan yok diyemeyen birisi idi.
Elinden geldiğince Referans olup birçok kimseyi iş, ev bark sahibi yaptı. Öğrencileri okuttu, Burslar verdi verdirtti.
Ağzından saygılar sunarım, hürmetler ederim, teşekkür ederim, özür dilerim sözcükleri eksilmedi.
71 yıllık yaşamı boyunca aile değerleri, efendiliği hiç eksilmedi.
Memleketi olan Erzurum’dan 10 yaşında babasının görevi nedeni ile ayrılıp İstanbul’da Fransızca öğretmeni olan anneciğinin kendisi gibi Profesör ağabeyinin iyi eğitimli kız kardeşi ile ablasının çok güzel eğitimleri ile hep bir Lord havasında asil duruşu tarzı stili ile kalbimin Prensi oldui.
Âşık olduğum Mavi Deniz gözlerin aynı rengi minik oğlumuzda yaşıyor karşımda her an.
Yemek ayırt etmez her yaptığımı sever teşekkürler eder, takdir eder, etrafa anlatır gurur duyardı.
Aramızdaki 16 yaş onun için kıvanç kaynağı idi. Bana bunu hissettirmez yaşıma iner, bana ayak uydurur ben yorulurdum o yorulmazdı.
Birlikte her şeyi paylaşırdık, ortak noktalarımız çoktu. Aynı kültür aynı bakış açısı aynı zevkler ile saatlerce oturur sohbet eder, beraber kitap okur, fikir alış verişinde bulunur, şakalaşır, konuşur gülüşür, yürüyüşler yapardık.
Her gün olmazsa olmazlarımız mutlaka sabah, akşam Kahve keyfimiz ile güzel sohbetlerimizdi. Kahve Kıraaathane, Lokal gibi alışkanlıkları hiç olmadı. Evcimen ailesine, ev düzenine düşkün iyi bir baba ve eş oldu.
Günde 2 kesin Gazetesi vardı okumadan dışarı adım atmaz, internetten gündemi olayları her daim takip ederdi. Hastalığının acısı ile mücadele ederken dahi efendiliğini hiç bozmadı. 7 aylık yatarak hastanede tedavi sürecinde aldığı 5 ay Kemoterapi sıkıntılarında, 30 gün aldığı her gün Radyoterapi Işın tedavileri ile de ve son günlerinde her yerinde takılı direnler, hortumlar sondalar serumlardan bir kez bile şikâyet etmedi.
Ona olan ilgim, iş hayatım, ev hanımlığım yemeklerim, evdeki çalıştırdığım yatılı yardımcılarımıza davranışım merhametim, anneliğim ile bana hep minnet duydu. Çevremi sosyalliğimi organizatör ruhumu hep çok sevdi ,destekledi..
Bana yeryüzünde eşim benzerim olmadığını çok âşık olduğunu hep söyledi inandırdı. Kalbini sevdim, özünü sevdim. Özüme taptı, kalbimde takılı kaldı.
Her şeyimi rahatlıkla konuşabildim sırdaşım oldu arkadaşım oldu babam oldu kardeşim oldu.
Kan bağı olan bazı kişilerin maddi zaaflarına yenik düştü. Elinde avucunda ne varsa adına olan ev tapusuna kadar onlara verdi. Bana sadece borç bıraktı. Onu 2 yıllık hastalığı süresince ne aradılar ne ziyaret ettiler ne gelip gördüler. Bu üzüntüsünü hep dile getirdi her insan hata yapar beni af et diyerek hayata veda etti.
Mekke’ye bensiz gittiği için hep üzüldü.
B ir yanım eksik, kanadım kırık son nefesine kadar yanından ayrılmayan ben nasıl yokluğuna alışacağım bilemiyorum.
Nurlar içinde yat aşkım, Atatürk gibi unutulmaz, aynı gözler, aynı sözler, aynı ileri görüş, medeni, zeki, modern, inançlı, Mavi gözler ve aynı Atatürk gibi 10 Kasım gecesi vefat eden eşim, kocam, can yoldaşım NURLAR İÇİNDE UYU.
Yorumlar kapalı.