DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLAMASI NEYİMİZE?
1908 yılından bu yana Kadınlar Günü kutlanıyor; İyi, güzel, hoş, da ! Kadınlar aradan geçen yüzyıllık bir zaman olmasına rağmen hangi sorunlarına çözüm bulabilmiş acaba?
Sorunlar şekil değiştiriyor, çeşitler artarak devam ediyor. Bence 8 Martlar Dünya Kadınlar günü değil de 8 MART KADINLAR TOPLU AĞLAMA GÜNÜ olmalı. Kadınların çözülmez sorunları olduğuna göre. Her gün yüzlerce kadın ister Kariyer sahibi olsun, ister Doktor Mühendis olsun, Üniversite mezunu veya çalışmayan olsun, ezilip, dayak yiyip, HİDDET görüp ŞİDDETE uğradıktan sonra, her gün yüzlerce kadın dünyanın dört bir yanında eski sevgilisi, ayrıldığı veya ayrılmaya çalıştığı kocası, veya kayınpederini tarafından dayak yedi diye kaynanası evine aldığı için ,kayınpederi tarafından öldürüldükten sonra ne DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLAMASI YAPIYORUZ bırakın Allah aşkına ya.. .
İkinci sınıf vatandaş görülen, durumdalar. Kadınlar, sorunlarla yüzleşemezler. Tek görevleri yaşamlarındaki en ağır sorumlulukları yüklenmek. Çocukları ile bir sorun yaşasalar dahi. Çocuğun kusurlu davranışlarında fatura anneye çıkartılır. Sen yüz verdin, sen ilgilenmedin, senin yüzünden bu çocuk böyle yaptı. Oysa çocuk da, güzel bir davranış veya başarı olursa O zaman BABASININ KIZI VEYA OĞLU OLUR. Aferin denir. Baba genlerinden olmuştur. O başarı. Veya güzel davranış, babasının ürünündür.
Nerede görülmüş bir Keçi, Köpek, Eşekten Kedi veya Tavşan doğduğu. Keçi den Keçi, Eşekten Eşek olacaktır. Mucize beklemeyelim yani. Duruma göre ben de dâhilim bu genellemeye. İnsanların kendi beynini programlayabileceğinin kabul edildiği bir dönemde,“kadın olmanın zorluğu”, ezildiğine inanmak daha kolay geliyor sanki. Kabul edip.“sindirilmişliğimiz ve daha doğarken erkek olması beklenir dünyaya gelenin Bir sıfır oradan kaybederiz zaten. Aaaa kız doğdu cümlesi ile. O zaman bu durumda başkaları kadınlar için ne yapabilir ki? Dünya Kadınlar gününü kutlasak ne çıkar. Bizler 8 Mart ı toplu ağlama günün yapalım.
Kadınlar sürekli öğrenilmiş bir çaresizlik içerisinde. Yaşı kaç olursa olsun. Ben kadınım ne yapabilirim ki ? İle yüz yüze. Kadınların çantasında zamanında kullanılmak üzere bekletilen ‘zatenli’ bir cümle vardır. “Zaten ben kadınım zordu”, “Zaten söylememeliydim ben kadınım.olmadı” vs…. Benim okumuş kültürlü annemden duyduğum ailece her sofraya oturduğumuzda ilk söz kızım önce eşinin tabağını doldur. Kızım önce eşinin yemeğini ver. Niçin ? Oysa çocuk okuldan veya işten geldi. tüm gün dışarıda belki düzgün bir şeyler yemedi. Öncelik çocuklarımın yeme hakkı olmadı.
Ben de durum bu oldu yıllarca, hepimizin annelerimizden devraldığımız ve kızlarımıza belki farkında olmadan aktardığımız böyle davranışlar ve çaresizliklerimiz var.
Belki de en çok düştüğümüz hata, biz kadınlar varlığımızı başkalarının varlığı ile birlikte kıymetli buluyoruz. Annelik elbette, özveri, adanmışlık ve feragat ile eş anlamlıdır; Ancak her kadın kıymetlidir. Evet, birisinin annesi ya da birisinin eşi olmadan da kıymetlidir. Bencillikle, birey olmayı karıştırmamak gerekir. Bize çocuklarımıza, eşlerimize bağımlı olmamız öğretildi. Ancak başkalarının ihtiyaçlarını karşıladığımız zaman mutlu olacağımız söylendi. Oysa kendi ihtiyaçlarımızın farkında olmayan ve onları karşılamak için hiçbir girişimde bulunmayan kadınların çocukları eşleri senin de bir gülümsemeye, bir anneciğim lafına ihtiyacın var derler mi ?
Kadın yaşlıları ziyaret ediyordur, birilerine yardımcı olmaya çalışıyordur, türlü koşturmalar bulur, alışveriş yapar, evin yükünü taşır, ortaya koyduğu ve kendisini anlamlı bulduğu bir meşguliyeti vardır. Bunlar erkekler tarafından hep gereksiz, anlamsız bulunur Şurası bir gerçek ki çocuklarımız da artık saçını süpürge eden anneler istemiyor,
Anneler de nasıl davranacaklarını şaşırmış durumda her daim çaresiz olan kadınlar işte bu. Kadınlar Kimi insanın samimiyetine, kimi insanın insancıl davranışına,kimi insanın statü gereği yardımına kimi insanın yalnızlığına iştirak etmiş olmak için, kimilerinin “duyarsız” ithamına hedef olmamak için, bazı kadınlar da kalabalığa uymuş olmak için, ama hepsinin mecburen yaptığı hatalar da olabilir. Mutlaka hepsinin bir geçerli nedeni vardır.
Ancak hatalar hep önceki “gün”lerde kalmalı.
Hiçbir kadın ne öldürülmeyi, ne ağır ithamları, ne hiddeti, ne şiddeti hak ediyor.
Hiç şüphesiz ki kadınlarımızı bilinçlendirmeye yönelik iyi niyet belirtisi ile hatalı oldukları konularda arkadaşça, dostça uyarıp, iyileştirme yönünde zımpara kabilinden bir ayar çekme yardımımız olursa daha makbul bir insan oluruz. Özünde doğru olan bu tür yardımlar, sembolik olarak yararlı da olacaktır sanırım.
Yılın 365 gününü, acıklı bir hayat mücadelesi ile geçiren kadın, uzun veya kısa ama, bir ömür boyu sürmek durumunda olan kahır, paylaşma, çile, sıkıntı, eziyet sefa, mutluluk, şaşaa, cefa, hakaret sadakat, veya paylaşma, nefret, saygı, dayanışma, sevgi, ihanet, belki cana kast etmeye kadar varan, kimi hüzün veren kimi sevinç, hepsi insanların ruh halini çoook derinden etkileyen bu kavramlara yüklü fiiller, durumlar sadece erkekler istedi diye arzu edilen kalıp ve ölçülere sokulabilir mi?
Kadınların İçlerinde öyle fırtınalar vardır ki, birbirine öyle zıt ve uzak duygular taşırlar ki. Beş dakika içinde kahkaha atarken gözyaşlarına boğulmaları nedendir anlayamazsınız.
Onun içindir ki biz kadınları 8 Mart Dünya Kadınlar günü sizin hadi kutlayın diye KANDIRAMAZSINIZ !