Çaresizlik alışkanlığı

Çaresizlik alışkanlığı

Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir incirle bir kazığa bağlarlarmış. Bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz.
Yıllar geçer, fil kocaman olur. Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık. Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır. Buna psikolojide “ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK” deniyor.

Sanırım Türk milleti, öğretilmiş çaresizlik yöntemiyle alışkanlıklar ediniyor.

Asgari ücretle geçinmek için çırpınan milyonlar, ek iş arayan veya geçinmek için çeşit çeşit pazarlama işleri yapan kamu görevlilerimiz zamanla alışıyor.

Peki, pahalı benzin, pahalı elektrik ve su milletimizin kaderimidir.

Kredi kartları yoluyla çılgınca alışveriş yapmaya zorlanan insanımızı nasıl kurtarırız.

Her yeni üretilen otomobili alma arzusu kimde yok ki. Ama alamayacağına inanmış, ümidi kalmamış insanımız da bir o kadar çok.

Gençlerimizi en son teknoloji ile donatılmış cep telefonlarını almak isteyen veya alabilen oldukça fazla. Ama alamayacağını düşünenler de çok.

Kadınlarımızın alışveriş merakına bir şey söylemeye gerek yok. Yine alışveriş yapmak isteyip alışveriş yapamayışına boyun eğmiş kadınımız çok.

Uzun yıllardır iyi yönetilemeyen ülkemizin yöneticilerinin ve yandaşlarının yaşantısını ve zenginleştiklerini göre göre, asgari ücretlinin veya iş bulamayanların psikolojilerini düşünen kaldı mı?

Çaresizlik içinde ard arda ortaya çıkan yardım kuruluşlarından yardım almaya alışan insanımız, üretmeden yardımlar ile yaşamaya mı alıştı?

Paralı sağlık sunan özel hastanelere ve özel okullara, GSM operatörlerinin çaktırmadan T.L harcatmalarına, Bankaların faiz ve başkaca kesintilerine, Elektrik, Su, Akaryakıt zamlarına öyle alıştık ki, hiç zam yapılmasa şaşkına döneceğiz.

Yoksa artık filler misali, zincirlerden kurtulamayacağımıza inanmaya mı başladık.

10 milyonu aşan yeşil kartlı sayısı ile nasıl övünebiliyoruz.

‘Öğretilmiş çaresizlik’ denilen psikolojik yılgınlıktan sıyrılmak için arada bir sokağa dökülen sendikalarımız, işçilerimiz, öğretmen ve öğrencilerimiz bir gün filin kazığının kolay çıkabildiğini anlarsa ve sırça köşklere alışmışların yerine kendi içlerinden birilerini seçmeye başlarsa.

Fil terbiyecilerinin vay haline.

 

Cengiz Savaşeri

Exit mobile version