Yıllar önce yorumcu Yeliz;
Bu ne dünya kardeşim, seven sevene,
Ne bir kürk ister bu gönlüm,
Ne bir han, nede bir saray;
Sev, çünkü sevmek en kolay…. Diye eşsiz sesi ile bu güzel şarkıyı söylerdi…
Şimdi diyeceksiniz ki yıllar öncesinden kopup gelen bu şarkı da neyin nesi.. Nereden hatırladın diye sorabilirsiniz,nedense bu günlerde böyle şarkılar, sözler aklıma daha sık geliyor..
Neden mi, baksanıza; bizim kuşağımız nasıl şarkı sözleri ile yetişmiş, Sev Kardeşim, Hayat Bayram Olsa gibi, kürk, saray istemeyen gönülleri anlatan şarkılar gibi, şarkılar.. Sevgiyi, özgürlüğü, saygıyı, kardeşliği,yaşamı paylaşmayı, maddi dünyayı önemsemeyen duygu ve içtenliği anlatan şarkılarla büyüdük, gençliğimizi bu şarkılarla geçirdik..
Şimdi ise gençler; sevginin yerine içi boş aşk sözlerini, saygının yerine benim ben diyen egosunu,kardeşliğin yerine üstüne basar geçerim duygusunu geliştiriyorlar..
Birbirimizi sevelim duygusu yerine birbirimizden nefret edelim, birbirimize hep kin besleyelim söylemi geliştiriliyor, barış, huzur yerine karmaşık, stres duygusu besleniyor. Halbuki bizim kuşağımız ne saray, ev isterdi, ne de araba… Marka kıyafetler zaten yok tu, olsa idi ister miydik acaba, yoksa arkadaşımın kitabı yok, önce onun gereksinmesi, sonra bakarız der miydik? Bilmiyorum ama mutlaka paylaşırdık, sadece ben, önce ben, herkesten önemli ben; demezdik.. Bir zamanlar ‘biz’ derdik, şimdi ise herkes ‘benim’ diye başlıyor sözüne.. Benim arabam, benim odam, benim makamım, benim müdürüm, örnekleri çoğaltabilirsiniz, her dakika duyuyorsunuz nasılsa…
Kadınlara biraz kendinizi düşünün, birazda kendiniz için yaşayın, derken; bir de baktık ki, gençler, çocuklar, bireyselliği, öncelikle ben, benliğini ön plana çıkarıverdiler.. Tabii ki sistemli bir şekilde, yıllar içinde toplum mühendisliğine soyunanların ince, ince bizlere işledikleri bu bireysellik, o kadar işe yarayan bir olgu oldu ki… Bakın ne kadar tepkisiz, ne kadar duyarsız, sanki ölü toprağı serilmiş gibi toplum oluverdik değil mi… Birlikte neler başarırız aslında, ahh bu ben, ben olmasa…
Yıllar öncesinin içtenlikle paylaşmayı anlatan şarkıları ile büyümüş bizler, galiba bu yüzden gönüllü olmayı, karşılıksız vermeyi, beklenti olmadan destek olmayı öğrendik.. Bu yüzden hep sivil toplum örgütlerinde bizim kuşağımızın insanlarını daha özverili çalışırken görüyorum. Madden ve manen, fikren ve bedenen daha özgürce, daha samimi çalışıyorlar.. Gençlere, galiba önce sanat yolu ile paylaşmayı öğretmek’ te yine bizlere düşüyor… Haydi hep birlikte, ben demeden, varmısınız?
Bu arada arkadaşım Nilhan Kırdı’yı aldığı ödülden dolayı tebrik ediyorum. Gurur duydum.. Otistik bir evlat sahibi olmanın yanında çalışan, üreten kadın olmaktan vazgeçmediği içinde ayrıca, kendisine sevgim ve saygım başkadır.. Tebrikler arkadaşım… Başarıların daim olsun….