Bunlar yoktur..
Zanlar oluşturmak için, ne kadar çaba sarfettiğimize bir bakaçak olsak ….. Ama birde bu zanlardan kurtulmak için ne hallerden ne mücadelelerden ne savaşlardan geçtiğimize hatta çoğunda da geçemediğimize mağlup olduğumuza bir baksak.. önce kuralları öğrenmeye sonrada onlardan kurtulmaya çalışırken ömrümüz sona eriyor..
Alınan yol 1 arpa boyu ise …. süper. Nedensellik zamanı, zaman hayatı, hayatta tekamülü getiriyor sanki… kızım sevimle denizde yüzüyoruz, henüz 8 yaşında ona” bakmakla görmek” arasındaki farkı sordum, ”bakınca anlamazsın görünce anlarsın sonrada bilirsin” demişti, oğlum atakan hamamcıoğlu ile balkondayız, ” anne intahar edenler, ümitlerini kaybetmiş olanlardır, umudu olmayanın hayatıda olmaz” dedi ve varlıkla yokluk arasındaki tek farkıda böylece tanımladı..
Şimdi üniversitede ilk dönem hiç görüşmedik ara tatilde geldi ve bombayıda patlattı…
konuşuyoruz bende bu aralar AN kavramına yoğunlaşmış durumdayım, hatta kavram karmaşaları bile yaşıyorum diyebilirim, işte anlayacağım ya , Sezen Aksunun Saba Tümer ile yaptığı röpörtajdaki gibi ” benim derdim tasam – insanı anlamak- bir gün ölürsem mezar taşıma anlamaktan öldü yazın” demişti.. Ha işte benimkiside öyle, gerci can dostum serap bana ”bırak anlamayı , tanımlarda koyma, yaşıyorsunya bundan iyi tanımmı olur” demiştide…. hala hazmetmeye çalışıyorum
Neyse; bu seferde oğlum durdu durdu ve ” geçmişe yorum yapılmaz yargı konulamaz anne, AN bu an dedi ve ekledi ” GEÇMİŞ ”
bitik ve yitik olandır…hayaldir yaşadığın gerçektir ve oda şu AN dır….
Hani ok yay dan bir kez çıkar, tersinmezlik gereğide geri dönmez , bir anlamda son pişmanlık fayda etmez, ya şimdi konuş yada sonzuza dek sus dedikleri cinsten bir şey
Ben kaza namazlarına da pek inanmam, ama yapılan hatalardan, eksiklerden ve gecikmelerden dolayı tövbeye, ilave ibadetlere ve şükür namazlarına daha çok inanırım…
Geçenlerde Filipeli Ahmet Hilmi “a’mak-ı hayal” kitabını tekrar okudum… orada çokta güzel bir anlatım var şöyle;
leylasız mecnunlar kısmından;
“- mana ne demektir?
+ birin iki, ikinin bir olmasıdır.
– bunun ismi nedir?
+ kelime-i tevhid yani “la ilâhe illallah” diyerek allah’ın bir olduğuna inanmaktır.
– bir nasıl tevhid olunur yani birin bir olduğu nasıl söylenir? bir, bölünebilecek durumda, birden fazla şeylerden mi meydana gelmiştir?
+ hayır. biri basit olup bölünme kabul etmez.
– öyle ise bir, nasıl iki olur ve tevhitte neden iki taraf vardır?
+ iki tarafın birisi ikrar yani kabul, diğeri de inkârdır yani kabul etmemektir. inkârın varlığı, ikrarın gölgesidir. bu sebepten dolayı iki tarafın aslı birdir. eğer bir taraf olsa, o vakit ikilik olabilirdi.
– ya! buna ne derler?
+ bunun üç ismi vardır; birincisi yaratma sanatı, ikincisi görünüp bilinme cilvesi, üçüncüsü vahdet yani tek olma oyuncağı.
– bu ne zaman olmuştur?
+ zaman, inkâr ile ilgili bir taraftadır. var olmakta zaman olmaz ki! an olur.
“- mana ne demektir?
+ birin iki, ikinin bir olmasıdır.
– bunun ismi nedir?
+ kelime-i tevhid yani “la ilâhe illallah” diyerek allah’ın bir olduğuna inanmaktır.
– bir nasıl tevhid olunur yani birin bir olduğu nasıl söylenir? bir, bölünebilecek durumda, birden fazla şeylerden mi meydana gelmiştir?
+ hayır. biri basit olup bölünme kabul etmez.
– öyle ise bir, nasıl iki olur ve tevhitte neden iki taraf vardır?
+ iki tarafın birisi ikrar yani kabul, diğeri de inkârdır yani kabul etmemektir. inkârın varlığı, ikrarın gölgesidir. bu sebepten dolayı iki tarafın aslı birdir. eğer bir taraf olsa, o vakit ikilik olabilirdi.
– ya! buna ne derler?
+ bunun üç ismi vardır; birincisi yaratma sanatı, ikincisi görünüp bilinme cilvesi, üçüncüsü vahdet yani tek olma oyuncağı.
– bu ne zaman olmuştur?
+ zaman, inkâr ile ilgili bir taraftadır. var olmakta zaman olmaz ki! an olur.
– pekâla, an dediğin nedir?
+ sırf inkârdır. sırf yokluk, ikrarda zamansızlık demektir. farkta da yani ikrarla inkâr arasını ayırt etmekte de mutlak zaman demektir.”
+ sırf inkârdır. sırf yokluk, ikrarda zamansızlık demektir. farkta da yani ikrarla inkâr arasını ayırt etmekte de mutlak zaman demektir.”
İşte AN=mutlak zaman tanımı…!
Buna birde Şunu ekleyeyim aynı kitaptan ;
”ey beşeriyet! saadet, hayatı olduğu gibi kabul edip, zorluklarına göğüs gererek, ıslâhı için çaba göstermektedir”
Tıpkı şu tanım gibi;
oturmuş sohbet ediyoruz , ben her zamanki gibi neden nasıl niçin gibi sorularla yoğrulmuşum, ”kader nedir” dedim,
cevap şöyle oldu; bir tohumun ağaç olup , her dal ayırımında aklını(cüz iradesini) kullanarak dallarını, yapaklarını en çok ışığa maruz bırakması ve meyve vermesidir..
Hal böyle olunca aklıma şu sorular geldi..
sorarım ağacın ağaç olmadaki muradı nedir ?
yağmurun yağması ışığın ona ermesi konusunda yaptırımı ne olabilir?
hayatta kalabilmesi onun hangi cüzzi iradesi ve hangi gücü-tasarrufları ile olabilir?
bence hiç… koskoca bir hiç
akıl varmı .. var..
kader varmı ?… var
ama ikisi bir arada ne yaparlar … onu anlamış değilim tam bir beşerlik-şaşarlık hali yaniii…
Bu durumda bakıyorsunuz teslimiyet ve AN ı kabullenerek yaşamak (teslimiyet ve haktan-halka) ve pekte sorgulamamak mutluluğun tanımını oluşturuyor sanırım ..