BANA OTİSTİK DİYORLAR…
Ben otizmli doğmuş, bir gencim.
Elim ayağım, gözüm kulağım, yüzüm,
Boyum, posum sizlerden farklı değil!
Hatta biz otizmi olanlar, sizlerden biraz daha güzeliz bile.
İçimizde çirkinimiz yok kii…
Otizmli olmak nasıl bir şey biliyor musunuz?
Farklı şekillerle ve farklı adımlarla, farklı gelişmektir.
Karmaşık ve yoğun dünyada;
Sizlerin algıladığınızdan farklı algılamaktır, çevreyi ve dünyayı.
Sanki daha önce hiç gitmediğiniz bir şehirde olup;
Dilini hiç bilmediğiniz, hiç tanımadığınız bir kültüre ve o şehre ayak uydurmaya çalışmak gibi bir şey…
Bu dünyada ayakta kalabilmenin yolunu bulmaktır.
Otizmli olmak;
Kendimizi en yakınlarımıza bile ifade edememenin,
İletişim kuramamamın verdiği öfke krizidir.
Otizmim; dünyayı, çevremi farklı algılamama neden oluyor…
Sizin normal dediğimiz insanlardan biraz farklı gelişim gösteriyorum.
İlgi alanlarım ve süresi farklı… Dünyaya farklı bakıyorum.
Ama beni sadece otizmli yanımla değerlendirmeyin!
Benim de çok üstün başka yeteneklerim var.
Yapamadıklarıma değil… Yapabildiklerime odaklanın lütfen!
Müziğe yatkınlığımız çok barizdir.
Klasik müzik bizim beynimizi oldukça rahatlatır. Tıpkı diğer insanlarda olduğu gibi, dinlendirir bizi…
Çoğumuzda resim de yeteneklidir.
Hatta sözcüklerle anlatamadıklarını resmederek yansıtırlar.
Yüzmeyi nerdeyse doğuştan biliriz hepimiz!
Suya düşkünlüğümüzden bize dünyada,’’ Atlantis çocukları’’ derler.
Bende çok severim suyu, denizi, gölü nehri…
Yüzmeye de bayılırım, annemin eşliğinde.
Denizde en çok ona güvenirim bir de öğretmenlerim murat ve Burhanettin hocama…
Ulaş hocamı da çok seviyordum.
Ona öldü dediler! Ama nereye gittiğini bilmiyorum!
Belki bir gün gelir!
Bizler soyut ve somut kavramını ayırt edemeyiz…
Şaka dedikleri durumu da çözemedim hala… Şaka deyip güldüklerini de anlamıyorum.
Sevgili ailem,
Değerli öğretmenlerim,
Bizi otizm girdabından kurtaracak en önemli etken eğitim faaliyetleridir.
Eğitimimize ne kadar erken başlarsanız o kadar yol kat ederiz.
Ayrıca eğitimimizin yoğun ve sürekliliği esastır…
İpek böcekleri gibi kozamızda sıkışıp kalmamızı istemiyorsanız bizi eğitin!
O kozamızı ancak alacağımız eğitim ve sorumluluklarımız kıracaktır.
Bizi kendi başımıza da çok sık bırakmayın. Oda kozamıza kapanmamıza yol açar.
Olabildiğince yaşıtlarımızla olmamıza, sosyal hayata katılmamıza destek olun.
Yanımda benimle ilgili olumsuz şeyleri konuşmayın!
Sizi anlamadığımı sansanız da, hepsini anlıyorum!
Bu benim gelişme sürecime olumsuz etki ediyor…
Sizin algılarınızla benim algılarım çok farklı;
Size günlük hayatta sıradan gelen, çoğu zaman duymadığınız;
Sesleri,
Işıkları,
Kokuları
Tatları ve temasları, sizin algınızdan katbekat fazla duyabiliyorum.
Benim için dayanılmaz hale dönüşebiliyor!
Tahmin edemeyeceğiniz şekilde acı duyabiliyorum!
Sesler kulaklarımı patlatacak gibi,
Kokular midemi bulandırıp, kusacak kadar,
Işıklar sanki gözbebeğimi patlatacak gibi,
Size hoş gelen bir tat bence iğrenç bir tat olabiliyor,
Kötü enerji aldığım birinin beni okşar niyetiyle sevmesi bile sanki vücuduma iğne batırıyor gibi algılayabiliyorum…
Komşu teyzenin karşı balkonda, hoplatarak sevdiği bebeğin bezini kirlettiğini burnumun direği kırılacak kadar taaa buradan duyabiliyorum.
Eve gelen birinin çoraplarını değiştirmediğini, Sizden önce fark ediyorum.
Bu durum beni nefes alamaz hale getiriyor ve hırçınlaşıyorum.
Lütfen beni anlayın!
Anlamanız sevmenizden çok daha değerli benim için!
Siz büyükler stres atmak için hemen alış veriş merkezlerine gidersiniz…
Bana da iyi geldiğini sanır, sosyalleşmeme fayda getireceğini düşünürsünüz.
Çoğu zaman AVM ziyaretimiz bana işkenceden beter gelir!
İnsanların konuşma uğultuları, öteberi koşuşturan insan kalabalığının kötü enerjisi,
Sizin duyduğunuz sesleri ben çok daha fazla frekansında duyarım…
Marketin ışıklandırması adeta gözlerimi tırmalamaktadır…
Yerleri o lanet kimyasalla temizlemişler gene;
Kasap reyonundaki günü geçmiş etlerin kötü kokusunu siz duymazsınız.
Onu alıp birde eve getirirsiniz…
Eve gelince pişirdikten sonrada neden yemediğime hayıflanırsınız…
Keşke… keşke onu almayın diyebilseydim size!
Eğlenmeye gittik te bu kadar neden huzursuzluk çıkardığıma söylenir durursunuz…
Tüm bunlar; fazla ışık, ağır kokular, duyduğum en ince tiz sesler vestibular algımı etkiliyor…
Böyle durumlarda;
Bedenimin nerede olduğumu kaybediyorum!
Dengemi yitirir gibi oluyorum…
Sanki karanlık bir boşluktayım ve tutunacak yer arar gibiyim!
Acı çekiyorum. Kendimi toparlamaya çalışıyorum…
Bunu yaparken de ya bir şeylere çarpıyorum.
Ya kolumu ısırıyorum,
Ya elimi, kolumu sallıyorum,
Ya da avazım çıktığı kadar bağırıyorum,
Başımı sağa sola sallayıp duruyorum!
Ya da sürekli zıplıyorum,
Ekolali konuşmam hızla artıyor!
Yere çömelip dengeme geri dönmeye çalışıyorum!
Kendimi bulmaya çalışıyorum…
Beni anlayın lütfennn!
Kavramaya ve ifadeye yönelik konuşmaların çoğunu anlayamıyorum.
Değimleri ve dolaylı anlatımları da algılayamıyorum.
Lütfen bana söyleyeceklerinizi, direkt söyleyin!
Az sözcüklü, kısa cümleler kurun…
Sizin dediğinizi yapmadığımdan değil, verilen talimatları anlayamadığımdan kaynaklanıyor, yapamadıklarım,
Benim her istediğimi yapmayın!
Ama neden yapmadığınızı açıklayın.
Nereye gideceğimizi ve orada neler yapacağımızı, orada kimler olduğunu bana önceden söyleyin!
Bu beni rahatlatır. ..Bilinmezlik beni hep boğar.
Bana sorumluluk verin! Görev verin! Kurallar koyun!
Ağlasamda, sızlasamda vazgeçmeyin!
Ama illaki kararlı olun!
İlk başlarda tepki koyup itiraz etsem de zamanla bu davranış şeklim haline gelecektir.
Belki bir alışkanlığı kazanmam aylar sürecek… Ama kazanınca ömür boyu prensibim olacak.
Bundan sizde memnun kalacaksınız bende…
Bakın kısa sürede aldığım görevleri kendiliğimden yapar hale geleceğim.
Yerine getirdiğim sorumluluğun karşılığında da beni lütfen yüreklendirin.
Cesaretimi arttırın…
Özgüvenim geldikçe daha da başarılı olacağım.
Dış dünyayı sizin gibi algılamadığımdan bazen basit bir caddeyi karşıdan karşıya geçemeye bilirim.
Çok karmaşık matematik sorularını çözdüğüme bakmayın; o size zor geliyor, bana çok kolay!
Annemin yanlışlıkla akşam ilacımı sabah verme yanlışını düzeltebilirim ama,
Şiddetli ağrıyan dişimi söyleyemeyecek kadar bir beyin karmaşası yaşarım!
Diğer otizmli arkadaşlarım sıcağı ve soğuğu algılayamayabiliyorlar; ebeveynlerinin çok dikkatli olması lazım…
Dünyaya gelişimle beraber çevremdekileri farklı algılıyorum…
Benim dünyam farklı.. Bu benim suçum değil!
Otizmli olmayı ben tercih etmedim…
Zorla beni kendi dünyanıza katmaya çalışmanıza bir anlam veremiyorum!
Bence benim dünyam daha güzel. Mümkünse siz benim dünyama katılın!
Zaten hızla artan otizm yakın gelecekte bizim dünyamızda olanlar daha kalabalık olacaklar!
Lütfen uyum sürecime en doğru yaklaşımla yaklaşın.
Sevgili kardeşim,
Canım annem, fedakâr babam,
Size bunca yıldır yaşattıklarım için özür dilerim…
Ben dünyamdan çok memnunum aslında…
Benim dünyamda yalan yok, hile hurda yok,
Para pulun önemi de yok.
Bizim dünyamız daha temiz sizinkisinden.
Siz memnun değilsiniz, dünyanıza ayak uyduramadığım için…
Kurallar kuralllar…
Usuller kaideler…
O ne der bu ne der kaygısı!
Arkadaşım Kaan’ın krizi geldiğinde gürültü yaptı diye özlem teyzemi şikâyet eden komşusu bilseydi yaşadıklarını Kaan’ın;
Değil şikâyet etmek? Değil üzmek özlem teyzemi? Onlardan sevap nasiplenmeye çalışırdı.
Arkadaşım Beril’in konservatuara girebilmek için, Beril ve yeşim teyzemin onca emeğini ve otizm muammasını bilseydi o konservatuvar yetkilileri;
‘’İlgili yetiştirecek eleman yok’’ safsatasıyla asla geri çevirmezdi, Beril ve ailesini…
Bilseydiler Beril’i reddederek; yüzlerce otizmlilerin ve ailelerinin yüreklerindeki umut filizlerini kırdıklarını,
Ne yapar eder gerekli ortamı oluştururlardı o üniversite de…
Zaten kaç otizmli arkadaşım bu seviyeye gelebiliyordu ki?
Üzülmesin özlem teyzem… Üzülmesin yeşim teyzem!
Sende üzülme babammm!
Omzun dik olsun hep!
Benden utanma… Üzülme askere gidemedim diye!
Evlenemeyeceğim diye sen de üzülme annemmm!
Herkesin evlenme yaşına gelen çocuğu evlenip uzaklara giderken ben senle olacağım hep!
Bir bardak suyunu vereceğim yaşlandığında…
Durumumuza bir de bu pencereden bak annemm!
Kardeşim hakkını helal et!
Küçücük yaşta ben abiyken; Sen abi oldun!
Gücün yetemeye yetemeye benle ilgili sorumluluk aldın.
Ama bu sorumluluk seni daha da olgunlaştırdı; eğitti belki canını yaka yaka!
Otizmli olmayı ben seçmediğim gibi ailemi de ben seçmedim…
Ama bir daha gelsem dünyaya sizden başkasını aile diye seçmezdim!
Otizmimden de vaz geçmezdim.
Çünkü büyümeyen bebek gibiyim. Hep seviliyorum, hep korunuyorum.
Sadece krizlerimiz ve algılama farkımız olmasaydı keşke!
Kaybolduğumda beni anneme sorun. O bilir nerelere gideceğimi.
Duyar hep yüreğimdeki fırtınaları, kâbuslarımı, sevinçlerimi, özlemlerimi.
Sussam da, bağırsam da beni o anlar…
Sessizliğimide, hırçınlığımı da en iyi sen dindirirsin annemmm…
Perihanşahinbal 05/09/2017 magosa