AHIRDAKİ İNEK miyiz?..
Kadına şiddet olmasın dedikçe, şiddetin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir dönem içinde bulunmaktayız farkındaysanız. Acaba ters etki mi yaratmakta bu kadar vurgu? Bazıları özelliklemi, inadına mı kadına bu hareketleri reva görüyorlar.
Hiçbir kadının, yaşama hakkı erkeğin elinde değildir. Kimsenin yaşama hakkının kimseye ait olmadığı gibi… Yaratanın verdiği canı, yaratan alır. Her koyun kendi bacağından asılır, günahlarının vebalini ödeme kişinin tasarrufunda ve yaradanın takdirindedir. Kadını kendi malı gibi gören ve aklı sıra namusunu koruma ve temizleme ilkel toplum baskısı ve tabularına sığınarak, kadına ahırdaki ineği muamelesini yapan erkek egemen zihniyeti kınıyorum.
“Kadına şiddet uygulayan erkek değildir.” Kadınlar günü nedeniyle TV lerde bir film döndürülmüştü. Kadının şiddet görürken gösterildiği ancak uygulayanın hiç görünmediği çok başarılı bir eğitici filmin sonu, o cümleyle bitiyordu. “Kadına şiddet uygulayan erkek değildir.” Diyor ve zaten filmde hiçbir erkek de görülmüyordu o filmde..
Filmin ana konusu şiddet uygulayan erkeklerin, erkek yerine konulmayacağı ve erkek olarak da algılanmaması gerektiği… Kim kurguladı ve hazırladıysa tebrikler.
Ancak görüyoruz ki toplum içinde şiddet her geçen gün daha bir artmakta.. Son yapılan ankette göre kadına şiddet yüzde, bindörtyüz oranında artmış, yanlış duymadınız tüm bu vurguya ve bilinçlendirmeye rağmen durum budur. Çocuklandıktan sonra evliliğinde şiddete rağmen hiçbir kadın, sabrının son damlası tükenene kadar evliliğini bitirmeyi istemez. Bence bunun içindir dayağa ve her türlü şiddete rağmen süren evliliklerin tek sırrı..
Ülkemizde kadınların tacizler ve ölümler karşısında birlik olması gerekiyor diye sürekli söylemler yapılır ancak dikkatleri çekmekte olan, şiddet gören kadınların bu söylemlere ve şiddet görmelerine rağmen genellikle sessiz kalmalarıdır. Bana şiddet uygulanmıyor ama uygulananlara bir kadın olarak baş kaldırıyorsam, o kadınların daha fazla sesini yükseltmesi gerekir ki, sorunlar toplumsal anlamda büyük bir tepki eylemine dönüşsün. Yani burada beklentilerde bir sorun var aslında ve de eğitim düzeyinde. Beklentiler de önemli tabi, eğer evlendiğin erkek sana yetiştiğin aile yaşamından biraz daha fazla rahatlık sağlıyorsa, o kadın saçını süpürge etmeyecek de, kim edecek?
Tabi babaya saygı ile yetişmiş bir kadının zaten kocasına söz söylemeye hakkı yok, kocasının “aferin lan yemeği de güzel yapmışsın” lafına sanki iltifat edilmişçesine sevinmesi, öyle koşullarda yetişen bir kadın için gayet olağan…
Off, ben bile yazarken sıkıldım inanın, ama öyle olunması isteniyor gibi geliyor bana, eşlerimiz ve toplumumuz tarafından… Oysa en güzeli karşılıklı saygı değil midir? Her ne kadar kadın erkek eşittir denilse de, bunun lafta kaldığını hepimiz iyi biliriz.. Evlilikte bu kavramlarla yaşamayı öğreneceğiz. Çünkü bu kavramları değiştiremiyoruz değişemeyen kavramlara bireysel baş kaldırılar da pek işe yaramıyor. Önemli olan toplumsal bakış farklılıkları…
Aslında kadın olmak öyle pek masraf gerektirmeyen, doğrudan toplumun kurallarına uyarsan rahat ve sorunsuz, evliysen kocanın sözü, evli değilsen ailenin direktifleri ile kaygısız, bir de ev işlerinden anlıyorsan baya pohpohlanarak yaşayabileceğin bir statü. Kolayı ve istenileni bu olsa da kadın, gösterilen yönergelerle değil, kendi olmak istediği gibi hayatını kendi tercihleriyle yaşam hakkına saygı duyulmasını istemektedir sözün özünde.
Yaşam hakkına saygıdır, beklentisi…
nilhankirdi@hotmail.com