Ne ekersen onu biçersin
Ülkemde de GEZİ PARKI eylemi ile İstanbul’da başlayan polisin orantısız güç kullanmasına başlarda duyulan insani tepki ile yoğunlaşan eylemler, tüm ülkeyi sardı. Sararken de halkın biriktirmiş olduğu tüm ülkesel, toplumsal, insani, kişisel kısaca inandığı tüm değerlere yapıldığını düşündüğü saldırı, alay ve küçümseyişe karşı, içinde biriktirdiği her ne varsa ortaya koymak için birleşilen bir halk hareketi olarak başlayan protesto eylemlerine dönüştü. Ancak bazı provakatif güçlerin iştiraki ile ciddiyeti yükselen ve giderek yıkıcılığı artan ciddi zararlar veren bu olayların sonu hayrola…
Olaylar başladığında Tarih 31 Mayıs 2013’dü. Bu tarih bir kırılma, bir kopuş oldu adeta, 31 Mayıs’ta kendiliğinden sokağa inenlere bir bakın belirli merkezlerden koordine edilmedikleri kesin olan, çoğunlukla örgütsüz ama öfkeli, buna karşılık barışçıl, sosyal bakımdan heterojen gruplardı bunlar. Ancak tüm bu olaylar sürdükçe aralarına provakatif ve kötü amaçlı saldırgan gruplar sızdı elbet. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde halk çeşitli baskılara tepkilerini ortaya demokratik olarak koyabilir, bunda sakınca yok. Ancak kamu malına, insana ve yaşayan tüm canlılara zarar verecek boyutlara taşımak, gerilimi ve kötüleşen atmosferi daha da vahim hale getiriyor. HALKIN mesajı artık yerine gitmiş olsa gerek, ancak provakatif eylemlerle kamu malına insana yaşayan canlılara zarar vermek maksadı aşar ve tüm topluma zarar verir. Güvenlik güçlerinin ise orantılı güç konusunda daha insaflı olması gerekmekte. Şiddete başvurmamak en güzeli olsa da bu pek mümkün görünmemekte.. ANCAK artık sağduyu lütfen…
Tüm bunlar olurken T:C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eylemlere katılanları ÇAPULCU olarak tanımlaması, HALKI daha bir öfkelendirdi. Başbakanın bu kavgacı ve alaycı üslûbu ve kendisine oy vermeyen ülkenin bir bölümünü ötekileştiren tavrı olayları yatıştırmaktan çok öte oldu. BAŞBAKAN % 50’nin değil tüm ülkenin başbakanı olduğunu hissettirmesi Türkiye’yi rahatlatmaz mıydı? Bu açıklama yine bir dayatma ve küçük görme içeriğiyle halkı kızdırdı. Bu hadisenin siyaset üzerinde mutlaka sonuçları olacaktır ki umarım olumlu etkilerle rahatlar ülkem…
Ya MEDYA… Bu ülkede onlarca haber kanalı yüzlerce TV kanalı var iken, ülkede yer yerinden oynamakta iken, HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ nerede? Neden olayların haberlerini İZLEYEMİYOR, OKUYAMIYOR, DUYAMIYORUZ?? Haber kanallarının ÖZGÜR olduğunu söyleyebilir misiniz? Nerede doğru ve tarafsız HABER ALMA HAKKIMIZ??
Tarihe baktığımızda da çok büyük savaşların minik bir kıvılcımla hatta önemsenmeyen küçük diye tabir edilebilecek olaylarla çıktığını görürüz. Yani bu durum artık GEZİ PARKI eylemi olmaktan çok uzaklaşmıştır. Bu durum bence bir birikimin boşalmasıdır, tıpkı depremler gibi. Depremler nasıl birikmiş doğa olaylarıdır, bu da birikmiş bir halk eylemine dönüşmüştür.
Ne ekersen onu biçersin… Geniş anlam yükü olan bu atasözümüzü kızdığımız, eleştirdiğimiz insanlara, gruplara, kurumlara hatta ülkelere, medeniyetlere bile kullanırız ya, sonra da hep tarih tekerrürden ibaret der, ders çıkarmamız gerektiğinin atını çizeriz.
Ancak, çıkartır mıyız? Çıkartmaz mıyız? Bunu yine yaşam gösterir bizlere…