Bir zamanlar çok sevdiğim adam; seni hala yüreğimin bir yerlerde saklayabiliyorken gitmem gerektiğini anladım. Çok fazla acımadan, acıtmadan, yormadan ve kırmadan…
Bütün yaşadıklarımızı aklımda ve kalbimde tutuyorum. Aralarında unutmak istediklerim var ve hep hatırlamak istediklerim ama artık bir karar vermem gerekiyordu.
Başımı koydum önüme, yanına kalbimi ve ruhumu dizdim. Uzun uzun konuştuk, sorular sordum, cevaplarını dinledim. İçimde bitenleri gördüm.
Farklı biçimlerde sevebiliyoruz seninle, öyle öğrenmişiz. Farklı renkler görüp, farklı notalardan besteler yapmışız. Bana göre çok uygunsuz olan tarzını anlamaya çalıştım, bazılarının razı geldiği bu sevme biçimine, ben razı olamadım.
Neden diye düşündüm? Neden böylesini kabul edeyim? Aradığım, istediğim ilişki böyle mi? Seviyorum diye azını kabul etmem mi gerekli?
Sevgilerin anlamları hakkında düşündüm sonra, hangimizin sevgisi daha yoğun, daha değerli ve anlamlı diye baktım. Seninki daha soğuk geldi, daha yavan ve sıradan…
Kendimi bu resimde hiç beğenmedim. Kendimi senin yanında çok da mutlu görmedim. Evet, senin gibi sarılmayacak belki hiç kimse bundan sonra ama onarlın sarılmalarında belki daha anlamlı hisler bulacağım.
Belki bir daha kimseyle böyle sevişmeyeceğim, belki kimseyi bu kadar uzun öpmeyeceğim, kimsenin yanında kendimi bu kadar kadın hissetmeyeceğim ama daha basit keyiflerim olacak. Akşamları eve gelen birinin güvenini hissedeceğim mesela, el ele film izlemenin lezzetini tadacağım.
Sokakta simit yerken de, en şık restoran da otururken de doya doya sohbet edebileceğim bir adamla yaşlanacağım. Ya da bunların hiçbiri olmayacak ve ben o hayalimdeki adamı bir ömür boyu arayacağım.
Hangisine çıkarsa çıksın bu yol, senin sadaka gibi verdiğin aşkından daha değerli olacak ve hiç kimse beni artık senin kadar acıtamayacak…..
yuksektopuklar