Beğendirme Çabası
Bir kaç gün önce bir kamu kurumunda Müsteşar Yardımcısı olan eski iş arkadaşımın makamına uğradım,kahve içtik. Çok fazla gelen telefonları ve onca yoğunluğunun arasında biraz sohbet etme imkanı bulduk. 35 yıllık dostluğumuzda geçmiş, çocuklar Başbakanlıktaki mesai anlarımızı, anılarımızı konuştuk. Çocuklar derken bana kendi çocukluğundan bir şeyler anlattı ve benim bu günkü köşe yazımın konusunu oluşturdu.
“Biz 9 kardeştik, babamızın- annemizin gözüne girebilmek, onlardan aferin çocuğum diye takdir alabilmek için yarışırdık. Kim önce gidip anneme su getirecek,kim babamın terliğini önce getirecek gibi hep bir çaba içindeydik” dedi. Tamam bunda bir şey yok olağan o zaman için öyle şeyler yapılıyordu. Peki şimdi ne oluyor ?
Şimdi ise anne ve babalar ÇOCUKLARINA KENDİLERİNİ BEĞENDİRME çabası içindeler.
Sevmekte yargı olmamalı. Yargı varsa sevgi zaten yoktur. Ama insan oğlu ne hale geldi bakar mısınız! Çocuğumuzun hakkımızdaki yargılarından çekinir olduk! Saçımızın şeklini beğenmez, şekli beğense rengi beğenmez, niye onu dedin, neden bunu dedin, ya tammam uzatma der kapatırlar. Sonra alışkanlıklarımızı beğenmezler,eski kafalılıkla suçlar düşüncelerimizi beğenmezler. Onlar daha iyi biliyorlar ya. Yaptığımız işi beğenmezler. Fazla özverili olduğumuzu, gereksiz kendimizi yıprattığımızı ne gereği var derler. Hep onaylanmak isteriz ama nafile, zor, kendimizi çocuklarımıza beğendirebilmek onlardan AFERİN almak için ne maskaralıklar yapar olduk.
Onaylamak,kabul görür davranışları görmek istemek artık anne babalara has değil çocuklara,yeni nesillere,gençlere geçer oldu.
Bizler anne babalar çocuklarımıza kendimizi beğendirebilme çabalarına girer olduk. Hatta babaanne anneanne gibi aile büyükleri de artık TORUNUM beni sevsin yanıma gelsin,arasın sorsun diye beğendirme, sevdirme çabasındalar. Asıl temel ihtiyaç olan sevgiyi alabilmek için kendi düşündüklerimizi, hissettiklerimizi yaşayamaz olduk sanki.
Olmak istediği gibi değil, sevgisini kazanmak,sevgisini,takdirini almak istediği kişinin beğenisini alabilmek doğrultusunda yaşar olduk. Çocuklarımızın bizde görmek istediğini sandığımız maskelerle dolaşır olduk.
Eyy dünya ey !!
Devir değişti,devran döndü.
Çocuklarımız, bize kendini beğendirme değil biz çocuklarımıza kendimizi beğendirme çabasındayız farkında mısınız. Ne taklalar atar olduk.
Oysa “Mutluluk özgürlüktür” dedi huzurevindeki DOKTOR yaşlı teyze. “Burada istediğim gibi davranıyorum, kendim gibi yaşıyorum ve çocuklarıma bağımlı değilim.” Özgürlüğüme giden yolu kendimi sevmekle, kabullenmekle buldum” . diye açıkladı.
Peki, kendimizi seviyor muyuz? Size şu soruyu sormak istiyorum: Eğer bir başkası olsaydınız, siz sizi arkadaş olarak tercih eder miydiniz ? Size, saygı ve sevgi duyar, güvenir miydiniz? Kendinizin arkadaşı olur,olumlu düşünceler taşır mıydınız? Şapkalarımızı çıkarıp sağlam tarafsız yargılayalım kendimizi bakalım hangi şeyler düşünüp nelere hayıflanacağız?
Ben düşündüm,taşındım. Güne kendimi sevmekle başladım.
Başkalarından beklediğim sevgi, saygı ve anlayışı önce kendime verdim; çocukça, marazi veya farazi sevgi bağımlılığından kendimi kurtarıp, sağlıklı, bağımsız ama bağlı sevgiyi evlatlarıma öğretmiş,aile kardeş bağlılığını prensip edinmiş birer fert olarak yetiştiklerine inandığım şu anda birer yetişkinler olarak görüyorum. İnşallah da yaşamlarının sonlarına kadar da böyle kardeşler arası bağları sevgileri kopmadan devam ederler.
Eğer önce kendimizi seversek, başkaları da bizi tabi ki sevecektir (Sen dahi kendini , sevemiyor san,sevmiyorsan kendi kendinle hep çatışma halindeysen ben seni neden seveyim?)Demeli.
Sevmek- sevilmek hepimizde potansiyel olarak var. Ama bu yeteneğimizi geliştirmek sizin elinizde dostlarım hadi biraz gayret.
En içten sevgilerimle.