Sevgili dostlar; evet ağlarım da giderim de dönerim de plan yaparım da gibi gibi gibi… bir sürü planı olduğu ortaya çıkan ve masadan aldığı tepkilerin ödülü olarak aldığı cesaretle ittifakın içerisindeki “Kürt alerjisi”nin daha açık dışarıya vurulmaya başladığını görüyoruz.
Akun üst başlık
Birkaç önce olan Küslük, oyunmuydu? Onun bunun dayatmasımıydı? Vs vs… gibi konuları tartışmaya gerek yok dillendirmeye de. Merkez herşeyi görüyor.
Fakat kendilerini uykusuz bırakan gecelerin ardından biraraya gelen 6’lı güçler yine ve daha sert bir şekilde Kürt seçmene sopa göstermeye başladı. Kimsenin kendini kandırmasına ve kendi kandıklarını millete süsleyerek servis etmesine gerek yok. Önüne gelen “Bizim için Kürt ayırımcılığı yoktur, partilerimizde şu veya bu görevdeler. Ayırımcılık söz konusu değildir” sözlerinin bir gerçekliği de yoktur. Kendileri söylerken kanabilir. Fakat herkes, “onların”HDP’ye oy verdiği için oy veren milyonları da, oy verdikleri partiyi de başka yerlere nasıl itmeye çalıştıklarını net görüyor. Anlaşmaya vardıktan sonra isim vererek bizim masaya getirmesine izin vermeyiz mealinde birşeyler diyenler! Bugüne kadar kimsenin öyle bir talebi olduğunu gören duyan yok. Sizin parti yönetimlerinin ince hesap yaptıkları bir bakanlık hesabı da yok bunu da söyleyen olmadı. İktidar ve muhalefet kendi arasında şu kadar bakanlık verilecek vs laflarını birbirini karalamak için kullandı. Şimdi sorarım o zaman; sayın Kılıçdaroğlu, Akşener, Babacan, Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Uysal, açıkça çıkıp seçmene anlatın amacınız ne? derdiniz ne? hiç o yana bu yana çekmeden anlatın. Derdiniz Kürtlerin yine oyundan, gücünden, etinden, sütünden, yağından, postundan yararlanıp posasını çıkarma planı mı? İşte sizi yerel seçimlerde zafere ulaştıran insanlara bunu açıkça anlatmak ve kayıt altına almak zorundasınız. Çünkü kendi cenahınızda herşeyi anlatıyorsunuz yine de birbirinize güvenmediğiniz için kayıt altına alıyorsunuz. Peki yine sayelerinde zafer kazanmak istediğiniz Kürtler de bunu isteyince cevabınız nedir?
Zaten hazırlanan mutabakat programındaki 2300 maddede yok sayılmadı mı? tek bir yerde geçirilmedi Kürt lafı. Kardeşimiz dediğiniz bir milleti yok saymadınız mı? Şimdi ne diyeceksiniz önce bu cevabı kendi aranızda bulmanız gerekir herhalde. İradeleri de kendileri gibi yok sayılan kimselerin kapısına “sizi yok sayıyoruz fakat oylarınıza talibiz” mi denilecek?
Aksi samimiyetsizliğin, ikiyüzlülüğün ağa babası olmaz mı?
Sayın Kılıçdaroğlu balkon konuşmasında yazdığı ve okuduğu yazısında birçok yeri ve kişiyi saydı mesela, “kendilerine oy isteyecekler” dedi. Fakat helalleşmeye gittiği ilk yerlerden biri olan Roboski’yi veya gün ortasında Diyarbakır’da katledilen Tahir Elçi’yi de sayarak onların eşleri, yakınları da kendine oy isteyecek diyemedi mesela…
Öte yandan; Kürt siyasetinin tavırsızlığı ve politik üretim kısırlığı mı size bu cesareti veriyor diye merak etmiyor değil ve buna benzer konular tüm ülkedeki Kürtler tarafından dikkatle tartışılıyor. Sayıları hiçte azımsanmayacak o masalardaki siyasi partilerin sayısı kadar Kürt partileri de var.
Kürtler; her konuşmalarında kendilerinin dikkate alınması gerektiğini önemle vurguluyor. Kürtler adına siyaset yaptıklarını belirten tüm siyasi partilerin de dikkat ederek; Kim kimin adına ne tavizler, yada ne sözler verme hakkını kendinde buluyor. Onu da birileri şapkasını önüne koyarak çok iyi düşünmesi de gerekiyor. Kürtler ne sol, ne sağ, ne muhafazakar, ne de başka bir siyasi düşüncenin çantada keklik, yada vur başına al lokmasını düzeyinde değil. Kürtleri temsil ettiğini savunan siyasetçiler de Kürtlerin sorun ve taleplerini çok iyi dinleyerek, analiz ederek, çözüm üretme gibi bir sorumlulukları olduğunu iyi görmesi gerekir. Kürtler, şu veya bu sebeple gözardı edildiklerini hissettikleri ve gördükleri zaman emin olun siyaset üstü bir birlikteliği her zaman gösterdiklerini ve bu seçimde yine gösterebileceklerini net söylemleri ile dillendiriyor.
Halkın düşüncelerini dinleyip o öfkelerini, kızgınlıklarını, tepki ve endişelerini dile getirirken herkesin başını ellerinin arasına alarak iyi düşünmelerini ve ona göre karar vermelerini diliyorum.
Günün sonunda vay ben duymadım, vay ben bilmiyordum, vay neden böyle oldu, bu çok sürpriz oldu, der durursunuz fakat o beklenen trenin çoktan kaçmasına neden olabilirsiniz beyler.
Ne ülke eski ülke, ne de Kürtler sizin koltuk değneği, kör bastonu yada sırtında taşıyacak o eski Kürtlerdir.
En sonunda bilinmeli ki ne eskisi gibi oy vermekte diyerek kendini dinletecek yada söz geçirecek şeyh, ağa, paşa, korucu muhtar gibi gibi öyle üzerinde dayatma yapacaklar etki edebiliyor, ne de dinletebilir.
Kürtleri yok sayan yada küçük görenlere “Ax min çi kir min bi xwe kir” şarkısını dinlemek kalır.